Günlük Burç Yorumları

28 Mayıs 2009 Perşembe

pembe domates





Bugün ilaç yazdırmak için başvuran bir ziraat mühendisine nerede çalıştığını sordum. Ulusal Gen Bankasında çalışıyormuş.
"Nedir bu banka ilk defa duyuyorum" dedim
"Memleketimizde yetişen her türlü bitkinin, sebzenin, meyvenin tohumlarını topluyor ve saklıyoruz. " dedi
"Geçenlerde bir haber okudum, vefat eden bir ninenin çeyiz sandığından çıkan 50-60 yıllık domates tohumlarını ekmişler ve yıllardır kaybolan 1 kiloluk domates çeşidinden yetiştimişler, bunun gibi mi?" dedim.




"Evet, ama öyle 50-60 yıllık tohumun çimlenmesi azalmıştır, yani pek azı çimlenir. Biz genelde dağ köylerini dolaşıyoruz. Çiftçiler her ne kadar piyasaya ithal tohumlarla üretim yapsa da hepsinin evinin arkasında eski tohumlarla kendisi için üretim yaptığı bir bahçesi vardır. Oradan bizim yöreye ait her çeşit domates, salatalık, vesaire tohumunu topluyoruz" dedi
"Ne miktarda topluyorsunuz, karşılığında para ödüyor musunuz?" diye sordum
"Cinsine göre; domates tohumu bir avuç yeter, buğdaysa daha fazla almak lazım tabi. Para istemeden veriyorlar genelde, ama isterlerse verebiliriz, ödeneğimiz var" dedi
"Benim bildiğim domates tohumu çok pahalı, bir avucu epey para tutmaz mı, nasıl karşılıksız veriyorlar?" dedim


"O söylediğiniz pahalı olanlar ithal, genetiğiyle oynanmış tohumlar. Çiftçinin kendi domatesinden çıkardığı tohum öyle çok para etmez. Tohumun genetiğiyle oynayınca daha fazla ve pazara uygun üretim yapılıyor ama kalite düşüyor. Örneğin ince kabuklu domates artık üretilmiyor, çünkü pazara taşınırken fire veriyor, dayanmıyor. Domateste kalın kabuklu, dayanıklı, herbiri aynı boyda ve şekilde güzel görünen ürün isteniyor ama tadından kokusundan ödün vermeden bu şekilde ürün artışı olmuyor. Ayırca o domateslerden tohum üretemezsiniz, yoz olur" dedi
"Domatesin tohumu nasıl elde ediliyor?" diye sordum
"Olgun domatesin içinden çekirdeklerini çıkartıp yıkayıp kurutunca tohum oluyor" dedi


Fotoğraflar evde, balkonlarında domates üretenlerin sitesi
pembe domates ağından.

27 Mayıs 2009 Çarşamba

27 Mayıs





Bugün reçeteye attığım tarihi fark edince muayene ettiğim 60 yaşlarındaki hastaya
“27 Mayıs’ı hatırlıyor musunuz?” diye sordum.
“Hatırlıyorum, ufaktım köydeydik. Babam ezelden CHP’liydi, o gün öğleyin davul getirip köyün meydanında çaldırdı. Annem korktu, saklandı ‘Omaaa, Omaaa etme, yarın seni de götürürlee’ dedi



"Köyünüz nerdeydi?" dedim
"Biz Uşak'lıyız. Bizim köy dokumacılığın merkezidir, 'Ya okiicen, ya dokiicen' derler" dedi
“İdamlarda babanızın tutumu ne oldu?” diye sordum
“Ne sevindi, ne üzüldü. Şimdi bakınca insan idamların yanlışlığını anlıyor. Deniz Gezmişler’de de öyle oldu.



Ben o zaman Aydın’da askerdim. Deniz Gezmişler’in Denizli’ye geçecekleri istihbaratı alınmış, biz aylarca İzmir Aydın karayolu üzerinde sivil gezdik, köylülerin ağzını aradık. Geceleri köylerde kalıyor, karakola mevkimizi bildiriyorduk. Özellikle Söke ovasında buluşacakları ihbarı üzerine çok dolaştık, ama asılsız çıktı” dedi



“Sizin o dönemde Deniz Gezmiş’lere bakışınız nasıldı?” diye sordum
“Ben eskiden beri solcuydum, sempatim vardı, ama jandarma erisin verilen görevi yapacaksın. Bulsaydım gizlemem, saklamam falan söz konusu olmazdı” dedi


25 Mayıs 2009 Pazartesi

sivil ekip




Her zaman üniformalı olarak gelen bir polis memuru hasta sivil olarak boğaz ağrısı yakınmasıyla başvurunca,
“Hayrola izinli misiniz?” dedim

“Hayır sivil ekibe geçtim, artık resmi giysi giymiyorum”
dedi


“Sivil olunca istediğini giyebiliyor musun? Mesai saatleri nasıl oluyor, çalışıp çalışmadığın nasıl anlaşılıyor?” diye sordum

“Aynen izinliymişsin gibi. İstediğini giy, istediğin gibi saç sakal uzat. Mesai saatleri sabah 10 dan akşam 6 ya kadar. Öğlen yemeğini istediğin gibi ye. Resmi giysinin bir ağırlığı oluyor, öyle ekmek arası falan yemek olmuyor, böyle sivilken istersen çayırlara yayıl piknik yap. Hatta sahilde mangal yakan arkadaşlar bile var. Çalışmanın takibi seninle Allah arasında.”
dedi


“Esnaf rolüne girdiğiniz oluyor mu?” dedim

“Bazı operasyonlar için oluyor ama ben öyle bir şey yapmadım. Taksicilik yapan var mesela, benim bildiğim 20 yıldır taksi şöförü olarak mesai yapıyor”
dedi
“Kazancı kime kalıyor?” diye sordum


“Kendisine kalıyor. İstanbul’da 100den fazla ticari taksi şeklinde ekip arabası var. Kullananlar hep sivil, müşterilerin suç içeren konuşmaları, çevrede olan olaylar hep takip ediliyor”
dedi

Soğuk algınlığı için suda eriyen aspirinlerden yazdım ve tok karna içmesini söyledim

Müzik ve fotoğraflar 70 lerin ünlü TV dizisinden, sivil detektif Tony Baretta

20 Mayıs 2009 Çarşamba

geç babalık





Bugün 70 yaşında, bir dakikasını boş geçirmeyen, sürekli pozitif düşünüp üreten emekli bir hastam oğlunun ders çalışabilmesi için rapor alıp alamayacağını sormaya uğradı.
"Sizin lisede oğlunuz mu var" dedim
"Evet tekne kazıntısı oldu, abi ablalarıyla arasında 25 yaş var" dedi
"Böyle geç babalık nasıl oluyor? Çocuğa karşı ilginizde, davranışlarınızda bir farklılık oluyor mu? Yeterince ilgilenebiliyor musunuz, çocukken güreşebildiniz mi?" diye sordum
"Daha hoşgörülü oluyorsun, ilişkiler daha yumuşak oluyor. Beraber vakit geçirmede bir sorun yaşamadım, ama insan üniversiteyi bitirene kadar yaşasam diyor. Bir de çocuk yüzünden torunlarla yeterince ilgilenemiyorum" dedi
"Daha hoşgörülü olmaktan kastınız nedir?" dedim
"Ben duymam! Duyarım da duymamazlıktan gelirim. Aile içinde pek çok olay olur, duysan iş büyür, duymamazlıktan geldin mi örtülür gider" dedi

Ders çalışmak için rapor vermediğimi ancak bu sene Milli Eğitim Bakanlığı'nın bu işi velilerin imzası ile çocukları sahtekarlığa itmeden çözümlediğini söyledim.