Günlük Burç Yorumları

10 Aralık 2011 Cumartesi

elmas'ın sahtesi nasıl anlaşılır






Diamonds Are a Girl's Best Friend by Marilyn Monroe on Grooveshark


Dün akşam okuduğum bir Radyologun anılarından (Prof. Dr. Tuğrul Pırnar, Baba Oğul anıları) sahte elmasın nasıl ayırt edilebileceğini öğrendim.


Dr. Pırnar Amerika'da 1960'lı yıllarda ihtisas yaptığı günlerde Skopi cihazı ile tetkik edilen bir hanımın elindeki çok büyük elmas taşlı yüzük görüntüye girince röntgen görüntüsünü izleyen Radyolog:
 "Aman hanımefendiciğim ne kadar zevki seliminiz var, hakikaten o kadar şahane, hakikisinden ayrılamayacak bir taklit ki, ben de elmasınızı baştan hakiki sandım" demiş
Hanımefendinin reaksiyonu "Vay , o namussuz , o şerefsiz herif. Ben dönünce ona gününü gösteririrm" gibi bir sinir krizi olmuş. Meğer o yüzük hanımefendinin varlıklı eşinin ona ellinci evlilik yıldönümlerinde bir hayli böbürlenerek verdiği özel hediyeymiş. 
"Böylece birşey öğrenmiş oldum. Hakikaten saf (karbon 14) olan elmas röntgen ışınlarının tümünü geçirir, onu skopide veya filmde göremezsiniz.




Hanımefendinin örneğinde olduğu gibi bir opasite görüyorsanız o, çeşitli oranlarda suni elmasın içinde bulunan ve röntgen ışınlarını geçirmeyen kurşundur".


Dr. Tuğrul Pırnar ve babasının  nefis anıları yakında kitapçılarda olacak.

5 Aralık 2011 Pazartesi

Çalışan kadın sayısı




Working Undercover for the Man by They Might Be Giants on Grooveshark

Bugün Halk Sağlığı Uzmanı bir hastam, kendi aile hekimi olduğumu söyleyerek izin gününde tanışmaya geldi.
Kendisine hangi alanda çalıştığını sordum.
" İş sağlığının kalp sağlığı bölümünde, işteki stres faktörü üzerinde  çalışıyorum" dedi
"Mobbing falan gibi şeyler mi?" diye sordum
"Evet ama şimdilik ben ölçeklendirmedeyim. Stres kelimesi her kültürde farklı anlama geliyor. İşyerinde stres deyince bunun sağlıklı ölçülebilmesini sağlayacak modeller üzerinde çalışıyoruz. Örneğin bir modele göre iş yükünün yanı sıra işin niteliği de stresi yaratıyor. Kararları kendin alıyorsan stresin azalıyor, üstler ve varsa astlarla ilişkiler, azınlık ırklardan olma, yaşın az veya çok olması, kadın olmak bunlar hep stresi arttıran şeyler" dedi
"Kadınlar strese karşı daha mı toleranslı?" diye sordum




"Valla Türkiye genel geçer kalıpların çalışmadığı bir ülke, feodal ilişkiler işyerinde de çok belirleyici.
Madendeki işçilere maske taktırmaya çalışıyoruz, bize;
'Maskeyi boşverin de bize bir radyasyon izni ayarlasanız" diyorlar
'Ne yapacaksın radyasyon izni olsa ki?' diye sordum birisine
Tarlası varmış orda çalışacakmış.
Adam dünyadaki en ağır iş olan maden işçiliğini tarlasının yanında ek iş olarak yapıyor, ne denilebilir.
Kadınlar zaten çalışma yaşamında hiç yok. Türkiye'deki kadın nüfusunun % 70'i hiç çalışmamış, çalışmıyor, ve çalışmak gibi bir düşüncesi de yok, iş aramıyor. Gerçek anlamda  sadece %3 ü çalışıyor Türk kadınlarının" dedi




"Bu bana hiç inandırıcı bir rakam gibi gelmedi" dedim
"Dünya çapında kadın erkek arasındaki eşitsizlikleri inceleyen World Gap diye bir çalışma var. Bu çalışmaya göre Türkiye bu konuda 135 ülke arasında 122, yani Burkina Faso dahil aklınıza gelen neredeyse her ülke kadınların çalışması açısından bizden iyi durumda. Üstelik tüm dünyada bu makas, hizmet sektöründe kadınların tercih edilmesi, sanayide insan ağırlığının azalması gibi nedenlerle  kapanırken Türkiye'de açılmaya devam ediyor." dedi
"Güvenilir bir çalışma mı sizce, ben çevremde görüyorum kadınlar evde oturmuyor çalışıyor" dedim
"Rakamı açayım: Söylediğim gibi Türkiye'deki kadınların % 70'i çalışma fikrini taşımıyor. Kalan %30'un yarısı iş arıyor. Kalan % 15in % 12 si de genelde maaşsız olarak aile işlerinde ya da gündelikçilik gibi kayıtdışı şlerde çalışıyor ve Türkiye'deki gerçek anlamda kayıtlı, maaşlı çalışan kadın sayısı % 3'ü bile bulmuyor. Söylediğim % 3 en iyimser tahmin" dedi
"Listenin son sırasında hangi ülke  var?" diye sordum
"Yemen" dedi

4 Kasım 2011 Cuma

çilingir







Bugün kayıt olmak için gelen bir hastanın nüfus cüzdanının epeyce eprimiş ve dağılmış olduğunu görünce

"Bu kimlik ne kadar eskimiş. Kimlik kontrollerinde sorun çıkmıyor mu?" diye sordum
"Bu yenilenmiş hali, eskisi daha fenaydı ama sorun çıkmıyor. Polisler beni tanır, ben çilingirim, baskına gidecekleri zaman beraber gidiyoruz, kapıları açıyorum. " dedi
"Kimlikleriniz neden bu kadar çabuk eskiyor?" dedim
"Film olmadığı zaman anahtarı arkasında unutulan kapıları açmakta kullanıyorum da ondan" dedi
"Nasıl açılıyor kapı kimlikle?" diye sordum
"Tam dilin olduğu yerden içeri sokuyorsun, bir yandan kapıyı kendine çekerken filmi ittire ittire dili kurtarıyorsun " dedi
"Ya kapı klitliyse?" dedim





"O zaman göbeği kırmak lazım. Boru anahtarıyla kanırtınca kırılır hemen sarı. Sonra tornavidayla kilidin dilini ileri ittirip, yeni göbek takıp açıyorsun. Gerçi ben açmıyorum artık, son seferinde polis çilingirlik belgemin olmadığını öğrenince 'Sen nasıl belgesiz kapı açıyorsun' diye kızdı" dedi
"Belge nasıl alınıyor, kötüye kullanmayacağım falan diye yemini mi var?" dedim
"Yok ya çilingirler odasına kaydoluyorsun, belge veriyorlar işte" dedi

14 Ekim 2011 Cuma

suho meso



Bugün gözlerinde ağrı yakınması ile başvuran bir hastayı muayene ettikten sonra kaydını yaparken soyadının Zengin olduğunu görünce bu soyadının nerden geldiğini sordum.

"Kayınpederim Yugoslavya göçmeni. Eski zamanda ordan çok altınla gelmişler ama hepsi bitmiş. Burda parasız kalınca celeplik, pastırmacılık yaptı" dedi
"Nasıl pastırma?" diye sordum
"Bizim oralarda suho meso deriz, türkçesi kuru et. Bosna'lılar hep onu yer. Ondan yapardı ama o kadar güzel yapardı ki... Misafirler hususi onu yemeye gelirdi. Böyle ince ince doğrayıp çıkartırdık" dedi





"Nasıl yapardı?" diye sordum
"Etleri -üst kolunu tutarak, afedersin böyle uzun uzun çıkartıp fıçının içinde kaba tuza basıyorsun. 2 ay öyle tuzun içinde bekliyor, suları fıçıdan akıyor. Sonra çıkartıp, yıkamadan kapalı bir odaya tavana asıyoruz. Ocakta meşe odunuyla büyük ateş yakılıp köz olunca altına çekiyoruz, ateşin harıyla etler kuruyor" dedi
"Bir günde mi kuruyor?" diye sordum
"Yok canım, bir ay falan sürüyor. Her gün ateş yakılıyor" dedi





"Kaç kilo et için yapılıyor bu kadar iş?" dedim
"Bir dana işte, 400 kilo et çıkıyor" dedi
"Ne kadar zamanda tüketiyorsunuz bunu?" diye sordum
"1 yıl gidiyor. Biz çok et yeriz. Et tencerede pişmez sofraya kocaman bir çanakta gelir. Büryan pilavı yaparız, pirinç gözükmez" dedi



Gözlerindeki ağrının göz tansiyonuna bağlı olabileceğini bu nedenle bir göz doktoruna görünmesinin uygun olduğunu söyleyerek kendisini hastaneye sevk ettim.

12 Eylül 2011 Pazartesi

Difteri (Kuşpalazı)



Difteri bir insan hastalığıdır; insandan insana solunum yolu damlacıklarıyla solunum yolundan, solunum yolu salgıları ve deri lezyonlarına temas eden eşyalarla indirek yoldan bulaşır. Kapalı yerlerde ve kalabalıkta bulunma olasılığının artması nedeniyle soğuk havalarda daha fazla görülür.
Difteri hastalığını bulaştıran kişiler çoğu kez boğaz difterili hastalar ve hasta olmayan boğaz taşıyıcılarıdır. Tropikal ülkelerdeki fakir kişiler, ılıman iklimli ülkelerde alkolikler, evsizler arasında deri difterili olgular bulaştırmada rol oynayabilirler.

A.B.D, Kanada ve Avrupa ülkelerinde 1924'den sonra aşılama sayesinde difterili olgu sayısı oldukça azalmış, yıllık insidans 1980'li yıllarda 100.000'de 0,002'nin altında saptanmıştır. Üçüncü Dünya ülkelerinde ise bazı yöreler endemik olarak kalmıştır. Örn: Brezilya, Nijerya, doğu Akdeniz Ülkeleri, Hindistan, Endonezya, Filipinler gibi. Eski Sovyetler Birliğinden ayrılan ülkelerde (Rusya, Ukrayna, Azerbeycan, Beyaz Rusya, Kazakistan, Moldova, Tacikistan, Özbekistan) 1990-1993 yılları arasında difteri salgınları tekrar görülmüştür. Bu ülkelerle ilişkili olan diğer Avrupa ülkelerinde (Bulgaristan, Estonya, Almanya, Litvanya, Polonya vs.) ve A.B.D'nin bazı eyaletlerinde difteriye bağlı küçük salgınlar zaman zaman görülmeye başlanmıştır. Ülkemizde 1987'de Elazığ'da küçük çaplı bir difteri salgını görülmüştür. Almanya, Finlandiya, İtalya, İngiltere gibi Avrupa Ülkelerinde 1990'dan sonra 20-32 arasında değişen sayıda difteri olgusu bildirilmiştir. Türkiye 1993 yılında Dünya Sağlık Örgütü'ne 69 difteri olgusu bildirmiştir. Ülkemiz için hem özellikle eski Sovyetler Birliği'nden ayrılan ülkelere ve Doğu Avrupa Ülkelerine ticaret amaçlı ve turistik gezilerin sayısındaki artış nedeniyle, hem de aşılamanın yetersiz olduğu yörelerde zaman zaman ortaya çıkabilmesi açısından difteri önemli bir hastalıktır.
Aşılama öncesi dönemde daha çok 15 yaş altındaki çocukların bir hastalığı olan difteri, son yıllardaki salgınlarda daha çok erişkinleri tutmuştur. Tam olarak bağışıklık sahibi olmayan bireylerde ölümle sonuçlanabilmesi ve ciddi, ömür boyu sürebilecek komplikasyonlar olması mümkündür.
(Diphtheria remains a serious disease throughout much of the world. In particular, large outbreaks of diphtheria occurred in the 1990s throughout Russia and the other former Soviet republics. Most life-threatening cases occurred in inadequately immunized persons. Travelers to disease-endemic areas are at increased risk for exposure to toxigenic strains of C. diphtheriae. Areas with known endemic diphtheria include Africa — Algeria, Egypt, and the countries in sub-Saharan region; Americas — Brazil, Colombia, Dominican Republic, Ecuador, Haiti and Paraguay; Asia/South Pacific — Afghanistan, Bangladesh, Bhutan, Cambodia, China, India, Indonesia, Laos, Mongolia, Burma (Myanmar), Nepal, Pakistan, Papua New Guinea, Philippines, Thailand, and Vietnam; Middle East — Iran, Iraq, Syria, Turkey, and Yemen; Europe — Albania and all countries of the former Soviet Union.)

Difterinin kuluçka süresi ortalama 2-4 gündür. Klinik belirtiler hastalığın yerleşim yerine göre;
1- Boğaz difterisi
2- Difteri krupu
3- Diğerleri olmak üzere üç başlık altında toplanabilir.

Genellikle boğaz difterisi zarlarının larenks ve soluk borusuna ilerlemesiyle oluşur. Bazen de doğrudan larenks tutulumu ile başlar. Difteri krupunda ses telleri üzerindeki zarlar nedeniyle ses kısılır, larenks lümenindeki daralma nedeniyle solunum zorlaşır. Lezyonların mekanik etkisinin kliniğe yansımasıyla üç dönem görülür:
a) Disfoni dönemi: Bu dönemde ses kısıklığı, çatallı "havlar gibi" öksürük görülür.
b) Paroksismal dispne dönemi: Zarın genişlemesiyle solunum sıkıntısı artar. Daha çok geceleri gelen nefes darlığı nöbetleri olur. Yardımcı solunum kaslarında kasılmalar görülür.
c) Asfiksi dönemi: Zarın lümeni giderek daraltması sonucunda; kalp atım ve solunum sayısında artış, yüzeyel solunum, morarma, daha önce huzursuz, hırçın, çırpınan hastada sakinleşme, reflekslerde zayıflama, nefes alamama ve ölüm görülür.
Bazen kopan zar parçalarının soluk borusu ve bronşlara inmesi sonucu solunum yollarının tıkanması ile ani ölümler görülebilir.

- Deri Difterisi: Özellikle sosyoekonomik düzeyi düşük, kişisel hijyeni bozuk, evsiz ve alkoliklerde görülür. Deride iyileşmesi geç ve güç olan lezyonlar şeklindedir. Difteri zarları keskin sınırlı ülserler şeklinde görülür.
- Burun difterisi: Genellikle burun deliklerinin ön kısmında lokalize lezyonlar şeklindedir. Başlangıçta tek taraflı sonra iki taraflı olabilir. Uzun süreli seröz veya seropürülan burun akıntısı ile seyreder. Genel sistemik belirtiler çok hafif olmakla birlikte burun difterisi bulaştırma yönünden önemlidir.
- Difteri lezyonları yukarıda anlatılanlar dışında nadiren konjunktiva, vajina, kulak gibi bölgelerde de yerleşebilmektedir.
Difteriden korunmanın esasını toksoid aşı ile rutin aşılama oluşturmaktadır. Tüm yolcular genellile "üç aşı"–DTP (difteri/tetanos/boğmaca) olarak verilen aşının tarifine uymalıdırlar. İlk üç dozdan sonra, DT olarak 7 yaşına kadar ilave dozlar verilebilir, bu yaştan sonra düşük difteri muhteviyatına sahip bir aşı (Td) yapılır. Hem tetanos toksoid (aşağıya bakınız) ve hem de difteri toksoid yaklaşık olarak her 10 yılda bir ek aşı olarak verilebilir, monovalant difteri aşısının tercih edilmemesi tavsiye edilir.

ALINTI

Kadın Üreme Organları


ÜREME ORGANLARIN YAPI VE İŞLEYİŞİ
Kadının üreme organları, pelvik kaviteye yerleşmiş ve pelvik taban tarafından desteklenen iç üreme organları ile vulvada yerleşmiş dış üreme organlarından oluşur .Dış üreme organları; mons pubisten anüse kadar uzanan bölümde yer alan organları ve bunlara ait kas, damar ve sinirleri içerir.·      Labia minör (küçük dudaklar): Labia majorlerin altında, damar ve sinir yönünden zengin, kılsız elastik dokulardır.
·           Labia major (büyük dudaklar) : Vulvanın iki yanında, yukarıdan aşağıya doğru uzanan içleri yağ ve bağ dokusu ile dolu, kıllı, damar, sinir ve ter bezlerinden zengin deri kıvrımlarıdır. Labia majorler, labia minörleri, uretral ve vajinal açıklığı korurlar.
·           Klitoris (Bızır): Erkekteki penisin karşılığı olan klitoris, labia minörlerin üstteki birleşme yerinin altında bulunan sertleşebilen bir organdır. Damar ve sinir yönünden zengin olduğundan cinsel uyarılar sonucu sertleşir ve kalınlaşır.
·           Hymen/Vaginal Açıklık (Kızlık zarı): Vajinal açıklığı kısmen örten elastik bir mukoz membrandır. Üzerinde “Menstrual kan” ın ya da akıntının dışarı akmasını sağlayacak bir ya da birkaç delik bulunur. Ender olarak tümüyle kapalı olabilir. Hymenin yapısı kişiden kişiye farklılık gösterir. Kızlık zarı cinsel birleşme ile genellikle yırtılır ve hafif bir kanama olur. Bazı zarlar, ileri derecedeesnek olabilir ve cinsel birleşmede yırtılmadığı için kanamaya da neden olmazlar.
Kadın üreme organları dışında perineye açılan iki açıklık daha vardır. Bunlardan öndeki “üretranın alt deliği -üretral açıklık- meatus”, arkadaki ise “dışkı çıkış açıklığı-anüs”tür.Vajina (Döl yolu, hazne): Vulvayı uterusa bağlayan, 8-10 cm uzunluğunda, kas ve zarlardan oluşan bir organdır. Duvarları birbirine çok yakındır, fakat iç yüzeyi plikalar ile kaplı olduğundan cinsel ilişki ve doğum zamanında genişleme ve uzama özelliğine sahiptir. Vajinanın ortamı asit özelliktedir, böylece iç üreme organlarını enfeksiyonlardan korur. Vajina, doğum kanalı olarak işlev görmesinin yanı sıra, menstruasyon kanının aktığı ve cinsel birleşmenin (koitusun) gerçekleştiği bir kanaldır.·         Uterus (Rahim, döl yatağı): Mons pubis ve mesanenin arkasında, rektumun önünde yerleşmiş, içi boş, hareketli bir organdır. Kadının en önemli üreme organları olan uterus,* normalde 8cm uzunluğunda, 5 cm genişliğinde ve 2,5 cm kalınlığında,* gebelikte aşılanmış ovumu ve bebeği içine alan ve onu geliştiren,* menstruasyon kanını oluşturan bir organdır.* Güçlü kas ve bağ dokusundan oluşmuştur.Uterus 3 tabakadan oluşmuştur. Parametrium, uterusun dış yüzünü örten tabakadır. Üzerini örten periton yaprağı, daha sonra karın içinde devam eder. Kalın bir düz kas tabakasından oluşanmyometrium tabakası, ortada yer alır. En içte ise müköz bir memebran olan endrometrium tabakası vardır. Uterusun tabakalarından endometrium; kendi özel yapısı ve over hormonlarının etkisi ile siklik değişikliklere duyarlıdır ve uyum sağlar.Uterus, korpus, istmus ve serviks olmak üzere üç bölümden oluşur. En büyük bölümünü korpusoluşturur. Korpusun üst kısmında bulunan fundus, uterusun en üst bölümüdür ve tubal açıklıklar, fundusun iki yanına açılır. Korpusun iç kısmında “kavum uteri” denilen geniş bir boşluk mevcuttur. Fetus bu bölümde büyür ve gelişir. İstmus, uterusun korpus ile serviks arasında yer alan en ince bölümüdür. Gebelikte açılıp kavum uteri ile birleşir. Serviks ise, erişkin bir kadında uterusun yaklaşık 1/3 ünü oluşturur. Ortasında servikal kanal bulunur. Bu kanalın, kavum uteriye bakan “iç” ve vajinaya bakan “dış” olmak üzere iki darlığı vardır. Kanal servikalin iç yüzeyi, endometrium mukozası olan tek katlı silendirik epitel ile örtülüdür. Bu tabaka, servikal dış darlık ve çevresinde, vajen mukozası olan “çok katlı yassı epitel” ile birleşir. Birleşme noktası, kadının yaşam dönemlerine göre değişik konumlarda olabilir. Örneğin cinsel olgunluk dönemindeki kadında dış darlıktan fornikslere doğru taşmıştır. Serviksin önemli bir bölümü bağ dokusundan oluştur. Bu sayede doğum sırasında incelerek 10 cm e kadar açılır. Servikal kanalda, salgı yapan hücreler bulunur. Bu hücreler, over hormonlarından etkilenerek, kokusuz, saydam ve alkalen özellikte servikal mukusu salgılar.·  Tubalar (Tüpler,Yumurtalık kanalları): Uterusun üst köşelerinden overlere doğru uzanan 10-12cm uzunluğunda ince kanallardır. Uçları püsküllü bir yapıdadır. Tubalar, ovulasyonla overlerden atılan yumurtanın ve aşılanmış yumurtanın uterusa taşınmasını sağlar. Bu taşınmayı sağlayan mekanizma, tüplerin peristaltik hareketleri, tüplerde üretilen salgı ile tüp mukozasındaki siliaların (küçük tüycükler) yönsel hareketleridir.· Overler (Yumurtalıklar): Uterusun her iki yanında tubaların fibrial uçlarına yakın olarak yerleşmişlerdir. Overler; 4cm uzunlukta, 2cm genişlikte, 1cm kalınlığındadır. Overlerin iki görevi vardır.1)    Yumurta hücresini geliştirip ovulasyonu sağlamak. Her ay (dönüşümlü olarak her ay bir yumurtalıktan olmak üzere) yumurtalıktan 7-8 yumurta gelişir, ama yalnızca bir tanesi olgunlaşıp çatlayacak boyuta ulaşır. Yumurta yapma ve yumurtlama etkinliği, ergenlikte başlar ve menopoza kadar sürer.2)    İki önemli kadınlık hormonu olan östrojen ve progesteronu üretmek.2-Kadın Üreme Organlarının İşleyişiÜreme fonksiyonlarının normal devam edebilmesi için tüm kadın organizmasında, özellikle üreme organlarında, menarş (ilk adet görme) ile başlayan ve menopoza (adetten kesilme) kadar süren dönemde her ay düzenli değişiklikler olur. Buna “siklus/ menstrual siklus/ periyot” denir. Ortalama siklus süresi, 28 (22-35günler arasında normal sayılır) gündür.Kadın üreme fonksiyonu, hipotalamus, hipofiz, overler (östrojen ve progesteron) ve üreme organları özellikle uterusun endometrium tabakası arasında oluşan bir etkileşim mekanizması ile gerçekleşir.*Overlerde pek çok folikül hipofiz ön lobundan salgılanan FSH’ın etkisi ile olgunlaşmaya başlar ve her bir folikül östrojen salgılar. Bu süreçte östrojen kanda en yüksek düzeydedir. Bunun etkisi ile endometriumun bazal tabakası epitelle örtülür ve hızla gelişerek kalınlaşır, içindeki damarlar gelişir ve çoğalır Fonksiyonel tabaka, böyle oluşur.*Overlerde aynı anda gelişen ve içinde “yumurta hücresini” barındıran birkaç folikülden yalnızca bir tanesi, gelişimini tamamlar ve çatlayarak içindeki “ovumu=yumurta hücresi”ni dışarı atar. Bu olaya“ovulasyon=yumurtlama” denir. Ovulasyon, her ay farklı overlerde dönüşümlü olarak gerçekleşir ve ovulasyon dönemi, bir sonraki adetten ortalama 14 gün (11-16 gün) önceye denk düşer. Ovumun ömrü; yumurtalıklardan atıldıktan sonra 24-36 saattir.*Ovülasyondan sonra geride kalan folikül “korpus luteuma” dönüşür ve salgıladığı çok miktarda progesteron, az miktarda östrojen hormonu etkisi ile endometrium kalınlaşmaya devam eder. Endometrium yumuşak, ödemli ve kalın bir yapıya bürünür, böylece “fertilize ovum=zigot” un yerleşmesi için uygun bir ortam hazırlanmış olur.*Fertilizasyon=aşılanma olmamış ise, korpus luteum geriler, östrojen ve progesteronun kandaki düzeyleri düşer. Hormonal desteğin yitirilmesi, dolaşım spazmı ve doku iskemisi sonucunda endometriumun fonksiyonel tabakasında doku nekrozu meydana gelir, damarlar açılır ve fonksiyonel tabaka soyularak menstrüasyon kanı olarak vajinal yoldan dışarı atılır.Menstrüasyon kanının içerisinde; endometrial doku, kan, vajina epitel hücreleri ve servikal mukus vardır. Normal menstruasyon, 2-7 gün sürer ve kaybedilen kan miktarı 30-100 cc arasında değişir.İlgili Yazılar:

ALINTI

11 Eylül 2011 Pazar

Kasık Granülomu


Granüloma inguinale, Calymmatobacterium granulomatis adlı bakterinin neden olduğu ve genital organlarda kronik iltihaba yol açan cinsel yolla bulaşan bir hastalıktır.
Granüloma inguinale ılıman iklimlerde ender, tropik bölgelerde sık görülür.

Belirtiler ve Tanı
Belirtiler enfeksiyondan 1-12 hafta kadar sonra başlar. İlk belirti yuvarlak, kabarık bir şişlik oluşturan ağrısız, kırmızı bir nodüldür. Enfeksiyon genital bölgededir ancak hem kadınlarda hem de erkeklerde anüs, kalçalar ve yüzde de enfeksiyon olabilir.

Sonunda kabarık şişlikler genital organları örtebilir. İyileşme yavaştır, nedbe dokusu oluşur. Bu şişlikler sıklıkla başka organizmalarla enfekte olur. Granüloma inguinale tedavi edilmezse enfeksiyon vücutta kemikler, eklemler ya da karaciğere yayılıp şiddetli kilo kaybı, ateş ve kansızlığa neden olabilir.


ALINTI

Kızlık Zarı Dikimi


Kızlık zarı anatomik olarak vajinanın hemen giriş kısmında yerleşmiş, vagina içinde değil vaginanın hemen girişinde , dudakların 1-1,5 cm içindedir ve küçük dudaklara bağlıdır.Ortasında adet kanının ve vaginal salgıların akmasına olanak tanıyan ufak bir delik bulunmaktadır.Kızlık zarı ilişki, masturbasyon, travma veya muayene ile yırtılabilir.Yırtılma esnasında bir miktar kanama gelmesi beklenir ancak her zaman kanama olmaz ve bu da bizim gibi toplumlarda önemli sorunlara yol açmaktadır. Bazı tip kızlık zarları elastik kıvamdadır ve ilişki esnasında kanama olmayabilir. Bu tip kızlık zarları ancak doğum esnasında yırtılırlar. Kanama olmamasını diğer bir nedeni de kızlık zarının damarsız olan bir kısmından yırtılması veya çok az kanama olup bunu vajinal salgılarla anlaşılamamasıdır.Kızlık zarı dikilerek onarılabilir , burada başarı yırtığın oluş zamanına ve dokuların vereceği cevaba bağlıdır. Kızlık zarının tamirinde esas amaç zarı eski anatomik yapısına kavuşturmak ve cinsel birleşme esnasında kanamanın meydana gelmesini sağlamaktır. Kızlık zarı dikimi cinsel ilşki sayısı ve ilişkinin ne zaman olduğu farketmeksizin yapılabilir, hatta doğum yapmışlara bile uygulanabilmektedir.

ALINTI

KIZLIK ZARI NEDİR? Hakkında Merak Ettikleriniz



Kızlık zarı vajinanın girişinden birkaç santim içerde, ortası delik, soğan zarı inceliğinde bir zardır. Vajinaya bu zarın ortasındaki delikten daha büyük herhangi bir şey, birkaç santim girdiğinde, bu zar kenarlara çekilir, yani bozulur

Vajinaya girenin, penis, parmak, tampon ya da başka bir cisim olması durumu değiştirmez. Kızlık zarı vajina duvarlarına doğru çekilirken, üzerindeki kılcal damarlar çatlar ve bir kaç damla kan gelir. Bazı kızlık zarları esnektir, kılcal damar çatlaması olmaksızın kenarlara çekilebilir ve kanamazlar. Kanama genellikle vajinaya ilk giriş sırasında olur, ilk girişi izleyen hafta içindeki girişlerde de taze yara nedeniyle ufak kanamalar olabilir. Daha nadir olarak ilk giriş kısmi olabilir ve ilgisiz bir zamandaki tam girişte yeniden kanama olabilir.

- Kızlık zarı doğa tarafından vajenin giriş kısmına yerleştirilmiş olan ve kesin görevi bilinmeyen bir dokudur, bazı bilim adamları adet görünceye kadar vajeni ve rahmi dışarıdan gelebilecek mikroplara karşı koruyan bir oluşum olarak, bazılarıda sadece bir doku kalıntısı olarak değerlendirirler.

Kızlık Zarı Yapısı nedir?
- Kızlık zarı, mukoza dediğimiz ağız içi yapısına benzeyen bir yapıya sahiptir.

Herkesde kızlık zarı varmıdır?
- Bazı kadınlarımızda doğuştan bulunmayabilir.


Kızlık zarı nerededir?
- Kızlık zarı vajina (dölyolu) girişinde yaklaşık 1-2 cm. içeridedir.


Herkesin kızlık zarı aynı mıdır?
- Hayır, kadından kadına çok büyük farklılıklar gösterebilmekle beraber belli başlı altı-yedi çeşide ayırabiliriz. Bunlar;


Kızlık zarı ilişki dışında ne zaman yırtılır?
- İlişki dışında nadir olarak bazen uzakdoğu sporu ,jimnastik gibi aktif ve normalin dışında bacak açma hareketi yapanlarda,kaza ve bazen düşmelerde yırtılabilir.


Yırtılan kızlık zarı sonra tekrar iyileşirmi?Kapanırmı?
- Hayır, farklı bir yapıya sahip olan kızlık zarının yırtılan kısımları hiç bir zaman kendiliğinden tekrar birleşmez.


Masturbasyon yaparken yırtılabilirmi?
- Eğer içinize bir şey sokmadan sadece sürtünme yoluyla masturbasyon yapıyorsanız yırtılmaz.


Kızlık zarı parmak girmesinden zarar görür mü?
- Bu kızlık zarının tipine bağlıdır, bazı kızlık zarına hiç bir şey olmayacağı gibi, bazıları da yırtılabilir.


İlk ilişkide çok acı verirmi?
- Genelde bu sizin partnerinizle ne kadar uyum içinde olduğunuza ve kızlık zarının tipinede bağlı olmakla beraber yavaş hareket edilecek olursa fazla bir acı vermez.


Ya yırtılmazsa?
- Yırtılmazsa bir jinekolog tarafından uyuşturularak size hiç bir acı verilmeden açılabilir.

İlk ilişkide kızlık zarının acısından çok korkuyorum,ne yapabilirim?
- Eşinizle anlaşarak bir jinekoloğa giderseniz, o kızlık zarınızı uyuştururarak size hiç bir şey hissettirmeden açabilir.


Çok kanarmı ?
-Hayır, pembe renkli (vajen salgıları ile karıştığı için kanın rengi açılır) bir kaç damla kan gelebilir.


Ya kanama durmazsa?
- Çok kalın kızlık zarlarında bazen olabilmektedir, doktora müracaat ederseniz o gerekli müdahaleyi yaparak kanamayı durduracaktır.


Kızlık zarı tamir edilir mi ? dikilir mi?
- Evet, kızlık zarı dikilir.


Kızlık zarını kim diker veya dikebilir ?
- Kızlık zarını sadece bir kadın doğum uzmanı diker.


Dikilen bir kızlık zarı yüzde yüz kanarmı?
- Evet, eğer bu işin uzmanı tarafından dikilmişse dikilen bir zar yüzde yüz kanar.


Dikilen bir kızlık zarının dikildiği ilişkiye gireceğim kişi tarafından anlaşılırmı?
- Kesinlikle hayır, sadece kadın doğum uzmanları veya adli tıp uzmanları bunu anlayabilir


Kızlık zarı dikilmesi için ilişki sayısının veya ne kadar süredir ilişkiye girildiğinin önemi varmıdır?
- Hayır yoktur, çocuk doğurmuş kadınlarda dahi bu kızlık zarı tamir edilir.


Kızlık zarı dikişi acırmı? ne kadar sürer? nasıl bir ameliyattır?
- Hayır acımaz, siz uyutularak veya o bölge uyuşturularak yapılır, 10 ila 30 dakika arasında sürer, operasyondan sonra rahatlıkla yürüyebilir veya çalışabilirsiniz. Hiç kimse sizin böyle bir operasyon geçirdiğinizi anlamaz.


Kızlık zarı ilişkiden ne kadar zaman önce dikilmelidir?
- Bu kızlık zarınızın tipine ve hekiminizin yapacağı ameliyata bağlıdır, bazen bir kaç ay evvel, bazen bir kaç gün evvel bazende bir yıl önce dikmek gerekir.


Dikildikten sonra nelere dikkat etmek gerekir? Duş vesaire gibi şeyler zararlımıdır?
-Özel bir şey gerektirmez ilk bir kaç gün hekiminizin önerilerine uymak gerekir, rahatlıkla bir kaç gün sonra duş alabilirsiniz.


Kızlık zarımı kendim kontrol edebilirmiyim?
- Hayır, uygun pozisyonu aldığınızda ayna yardımı ile sadece görebilirsiniz fakat tıbbi bilginiz yetersiz olduğu için hiçbir yorum yapamazsınız.


Kim kontrol edebilir?
- Sadece bir kadın doğum uzmanı bu konuda size yardımcı olacabilecektir.


Kontrol sırasında acırmı? veya zarar gelebilirmi?
- Hiç bir acı hissetmeyeceğiniz gibi, hiç bir zararda gelmeyecektir. Bu konuda bir şüpheniz veya sıkıntınız varsa muayeneye gidiniz. Kimse bu konuda muayene olmanızı garip karşılamayacaktır.



ALINTI

Klamidya Enfeksiyonu

Klamidya enfeksiyonu chlamydia trachomatis adı verilen bir bakterinin sorumlu olduğu bir hastalıktır ve özellikle gelişmiş ülkelerde cinsel yolla bulaşabilen hastalıkların en sık görülenidir.
Belirtileri
Genelde belirti vermemesine rağmen bazı kadınlarda hafif sarımsı akıntı, idrar yaparken yanma, sık idrara çıkma, vajinal bölgede yanma ve kaşınma, kızarıklık, şişlik, dış genital organlarda yaralar, ilişki esnasında ağrı ve anormal kanama gibi kalmidya enfeksiyonuna özgü olmayan nonspesifik tabir edilen belirtiler olur. Erkeklerde ise en sık bulgu penisden olan akıntı ve idrar yaparken olan yanmadır.
Tanı
Tanı hastanın öyküsü ve muayene esnasında alınan servikal doku örneğinin laboratuvarda incelenmesi ile konur. Bu masraflı bir teknik olmasına ve heryerde yapılamamasına rağmen en etkili teşhis yöntemidir.
Klamidyayı saptayacak ve tarama testi olarak kullanılabilecek idrar analiz teknikleri geliştirmek amacı ile çalışmalar sürdürülmektedir. Klamidya saptandığında kişinin son 1 hafta içinde ilişkide bulunduğu bireyler de taranmalıdır. Tedavi edilmediği taktirde klamidya enfeksiyonununen ciddi sonucu infertilitedir. Pek çok kadında pelvik iltihabi hastalığın etken faktörü klamidyadır ve vücuda girdikten uzun yıllar sonra bu tabloya neden olabilir. Klamidya enfeksiyonu karın boşluğu içerisinde yapışıklıklara neden olur ve uzun dönemde çocuk sahibi olmada güçlükler meydana gelebilir.Enfeksiyon varlığından habersiz olan gebe kadınları bekleyen en büyük tehlike ise erken doğum riski ve bundan çok daha önemlisi doğum esnasında mikroorganizmayı bebeğe bulaştırmaktır. Klamidya bebeklerde göz iltihaplarına neden olur. Trahom adı verilen bu hastalık körlükle dahi sonuçlanabilir. Ayrıca yenidoğanlardaki diğer bir tehlike de klamidya zaatürresidir. Bu nedenle gebe olan her kadında klamidya taraması iddeal olarak yapılmalıdır.
Önlem
Klamidya enfeksiyonundan korunmanın en etkili yolu diğer bütün cinsel yolla bulaşan hastalıklarda olduğu gibi (uzun süreli tek eşli bir ilişki yok ise) kondom kullanmaktır. Bunun dışında yıkanırken akan suyla yıkanmak yani duş yapmak, vajina içini su ile yıkamamak, sentetik iç çamaşır yerine pamuklu olanları tercih etmek, çok dar pantolon giymemek gibi basit kurallara dikkat etmek tüm vajinal enfeksiyonlardan korunmada olduğu gibi klamidyadan da korunmada etkilidir. En az yılda bir herhangi bir yakınma olmasa bile kontrole gitmek de genel sağlık açısından önemlidir.
Tedavi
Klamidyanın tedavisi antibiyotikler ile olur. Yapılan araştırmalar sonucu Amerikan Hastalık Kontrol ve Öneme Dairesi klamidya enfeksiyonları için standart protokoller önermiştir. Bu tedaviler ile klamidya herhangi bir zarar yaratmadan tedavi edilebilir. Klamidya ile gonore (bel soğuklu) genelde birarada bulunduğundan bu hastalıklardan bir teşhis edildiğinde diğerine yönelik tetkik ve tedaviler de mutlaka yapılmalıdır. 

ALINTI

Meme Büyütme Ameliyatı


MEME BÜYÜTME AMELİYATI (SİLİKON PROTEZ) Günümüzde bayanların en çok tercih ettikleri ve en yüz güldürücü ameliyatlardan birisi silikon ile meme büyütme ameliyatlarıdır. Hamilelik, emzirme, yaşlanma gibi nedenlerle göğüsler küçülebilir ya da gelişme geriliği sonucunda yeterli büyüklüğe ulaşmayabilir. Bu gibi durumlarda küçük olan memeyi büyütmeye ve dolgunlaştırmaya yönelik yapılan girişimler ile daha dolgun, daha iri, estetik olarak daha güzel görünümlü meme oluşturmak mümkündür. Bu büyütme en uygun silikon meme protezleri ile yapılabilir.Meme büyütme ameliyatı, meme dokusu altına yerleştirilen meme protezleri ile meme hacminin artırılmasıdır. Bu müdahale yapısal olarak küçük memeler için ya da doğumdan sonra küçülmüş ve içi boşalmış memeler için uygulanabilir.Muayeneden sonra cerrah, göğüs kafesini kaplayan deri ve göğüslerin durumu gibi ameliyatla ilgili kararları etkileyecek diğer değişkenleri hastaya anlatır. Memenin bariz olarak sarkık olduğu vakalar için, cerrah meme büyütme ameliyatına ek olarak meme derisini azaltacak, yeniden şekillendiren bir yöntem önerebilir.
Göğüs büyütmede kullanılan bir kaç cerrahi yaklaşım vardır. En sık kullanılan teknik, meme alt kısmının göğüs kafesine kavuştuğu bölgenin hafif üzerine yapılan meme altı kesisi veya meme başının çevresindeki koyu renkli derinin (areola) alt sınırı boyunca yapılan yarım daire şeklindeki areola çevresi kesisidir. Daha nadir kullanılan ise koltuk altına yapılan aksilla kesisidir. Yapılacak kesinin yeri cerrahın tercihine, hastanın isteklerine ve kullanılacak protezin tipine bağlı olarak değişiklik gösterebilir.Estetik göğüs büyütme ameliyatı için başvuran hastalar genellikle ulaşmak istedikleri göğüs büyüklüğünü tarif etmede güçlük çekerler. Sıklıkla, istedikleri sütyen numarasını söylerler. Cerrah özellikle hastanın isteklerini anlamalı, vücut ölçülerini almalı ve kendi vücut ölçülerine uygun olacak şekilde protez boyutlarını seçmelidir. Özellikle operasyon öncesi tek bir boy değil de, birden fazla boyutta protez getirilebilir, “sizer” denilen deneme protezlerle yapılan ölçüm ve değerlendirmeler sonucunda ameliyatta en doğru karar verilmiş olunur.Silikon meme protezleri, yapılan kesi yoluyla meme dokusunun altına ya da meme altında bulunan göğüs duvarı kasının (pektoralis majör) altında hazırlanan bir boşluğa yerleştirilebilir. Bu boşlukların özellikle protezlerin boyutlarından büyük olmasına önem verilmelidir.

Meme büyütme ameliyatlarında silikon meme protezleri kullanılmaktadır. Bunların içi silikon jel içeren ve serum fizyolojik içeren protezler olarak kabaca ikiye ayrılırlar. Son yıllarda koheziv jel denilen, protez kesilse dahi içindeki jel silikonun dışarıya akmadığı silikon protezler üretilmiştir. Ben her zaman için serum fizyolojik yerine, kohezive jel içeren protezleri tercih etmekteyim.Meme protezinin, kansere neden olmadığı birçok yabancı bilimsel araştırmalarla saptanmıştır. Bu araştırmalarda, 20-30 yıl gibi uzun süreler takip edilen hastalar incelenmiş ve meme protezi konulan hastalarda normal kadınlara göre meme kanseri oluşma oranı farklı çıkmamış hatta biraz daha düşük olduğu belirlenmiştir. Bu protezler allerjik reaksiyona yol açmazlar, toksik etkileri yoktur. Son derece güvenli kullanım alanları oluşmuştur.Ameliyatın kapsamına bağlı olarak işlem yaklaşık 1.5-2 saat civarında sürer. Ameliyatı takiben göğüslere pansuman uygulanır, sütyen kullanılır. Ameliyat sonrası, ağrı ilaçla kolaylıkla kontrol edilebilir ve birinci veya ikinci günde kaybolacaktır.Ameliyat izleri zamanla solacak, 6 ay – 1 sene sonra belli belirsiz hale gelecektir. Göğüslerdeki hafif derecede şişme ve renk değişiklikleri birkaç günde kaybolacaktır. Meme büyütme cerrahisinin amacı daha doğal ve dolgun gözüken göğüslerdir.Meme protez ameliyatlarının en önemli komplikasyonu kapsül kontaktürü denilen durumdur. Kapsül kontaktürü protez etrafında vücudun oluşturduğu dokunun memenin şeklini bozması, aşırı sert olarak ele gelmesidir. Bu ihtimal bazı faktörlere dikkat edilerek en aza indirilebilir. Uygun büyüklükte protez konulması, operasyon sonrasında masaj yapılması, ameliyatta temiz ve kansız çalışma kapsül kontaktürü ihtimalini azaltacaktır.Her iki taraftaki iyileşme sürecinin farklılığına bağlı olarak meme asimetrisi oluşabilir. Ameliyatı takip eden haftalarda hatta aylarda memede farklı derecelerde sertleşme ortaya çıkabilir. Bazı durumlarda cerrah, yumuşaklığı arttırmak amacıyla meme masajı önerebilir. Ameliyatı takiben meme başlarında bazen duyu kaybolabilir, fakat çoğu vakada zamanla geri dönecektir.Genel olarak estetik göğüs büyütme ameliyatı hemen sonuç aldığımız yüz güldürücü, bayanların en çok rağbet ettiği ameliyatlardan birisidir. Fakat iyi bir sonuç almak için ameliyatın tecrübeli bir estetik cerrah tarafından yapılması şarttır. Göğüslerde bir şekil bozukluğu olmadıkça değiştirilmesine gerek yoktur.MEME BÜYÜTME AMELİYATI İLE İLGİLİ SIK SORULAN SORULARMeme protezi kimlere yapılabilir?Birincisi küçük göğüslü hanımlar,ikincisi daha önce normal boyutlarda iken hamilelik veya çeşitli nedenlerle küçülüp sarkan göğüslü hanımlarda hem büyültme amaçlı hem de dikleştirme amaçlı yapılabilir. Küçük ve sarkık göğüslü hanımlar genelde destekli sütyen kullanırlar. Oysa buameliyatlarla protezi meme dokusu altına yerleştirilince doğal bir destek görevi görür ve memeyi dik gösterir.Silikon ameliyatlarından sonra meme kanseri görülme riski nedir?Amerika’ da silikon protezli kadınların ünlü plastik cerrahlara ve silikon üreten firmalara dava açmasıyla, silikon maddesi mercek altına alındı. Ünlü firmalar yıllardır silikonu araştırıyor. Araştırmalardan çıkan sonuç ise hep aynı; silikon kanser yapmıyor. Daha da ilginci ise silikon meme protezi takılan ve ameliyat olmamış kadınlar üzerinde geriye dönük yapılan araştırmalarda ise protezli kadınlarda normal popülasyona göre daha az kanserle karşılaşılmış olmasıdır.Hangi tip protezler kullanılır?Serum fizyolojik içeren protezlerin dezavantajı kıvam olarak jel protezlere göre daha sert olur ve nadiren sızdırma yapabilir. Jel protezler daha doğal olduğundan, bunları tercih etmekteyim.Bu operasyonlar nasıl yapılabilir? Ameliyattan sonra süt verilebilir mi?Üç yöntemle yapılabilir. Meme başından,meme alt kıvrımından veya koltuk altından girilerek operasyon gerçekleştirilebilir. Eğer memenin kahverengi kısmının çapı 3.5 cm ve üzerinde ise bu bölgeden, daha küçükse meme altından tercih etmekteyim çünkü meme başı etrafından yapılan ameliyatlarda iz çok çok az belli olmaktadır.Meme büyütmede kullanılan protez büyüklüğüne nasıl karar veriliyor?Öncelikle ameliyata karar veren kişinin istediği büyüklükte meme oluşturmak mümkündür. Fakat hekim hastasına bazı parametreleri de söylemesi gereklidir. Bunlar Boy ve kilo oranı Göğüs kafesinin genişliği Mevcut meme dokusunun büyüklüğü Meme başının konumu Mevcut meme dokusunun taban ölçüleri Bu parametreler ışığında hekim ile hasta en uygun protez seçimini birlikte yaparlar.Kullanılan protezin ömrü ne kadardır?Bazen ömürlük olabileceği gibi bazen de 15-20 yıl sonra değiştirilmeleri gerekebilir.Operasyon süresi 1-2 saat gibi kısa sürede gerçekleştiği için hasta aynı gün taburcu edilir veya 1 gece hastanede kalır. 7 gün içinde dikişleri alınır. Hasta arzu ederse 3 gün içinde işine dönebilir.İki göğüs arasındaki fark eşitlenebilir mi?Tecrübeli hekim var olan asimetriyi doğru protez seçimiyle aynı büyüklükte gerçekleştirebilir.Protezi istediğimiz zaman çıkartmak mümkün mü?Lokal anestezi ile 15-20 dakikalık bir operasyonla istediğiniz an protezleriniz çıkarılabilir.Sarkık göğüslerin düzeltilmesinde protez kullanılabilir mi?Evet kullanılabilir. Zaten protezin amacı büyültmenin yanı sıra sarkık göğüslerde meme dokusu altına destek amaçlı yerleştirilmesiyle sarkıklık giderilebilir.


http://www.miaplastestetik.com


ALINTI

MEME DİKLEŞTİRME (MASTOPEKSİ)

Doğum, enzirme ya da yapısal nedenlerle meydana gelen sarkıklıklar meme dikleştirme ameliyatı ile düzeltilebilir. Bu ameliyatla aynı zamanda memelerdeki asimetrilerde düzeltilebilir.
Göğüs dikleştirme estetik ameliyatı doğum sonrasında süt verme sebebiyle büyüyen göğüslerde süt vermenin kesilmesinden sonra göğüs hacminin küçülüp involüsyona uğraması, estetik görünümün bozulması sonucunda yapılır. Göğüslerde göğüs başı aşağı doğru sarkar. Bazı hastalarda ise fazla miktarda kilo verme sonucunda göğüs dokusunun küçülmesi de aynı sonucu doğurabilir.
Meme göğüs dikleştirme ameliyatlarında memenin yeniden eski formunu ve dikliğini kazanması amaçlanır. Meme başı çevresindeki koyu renkli alan (areola) geniş ise bu ameliyatla daraltılabilir. Ayrıca gebelik sonrasında meme bezlerinde bir hacim kaybı olmuşsa, ya da aynı ameliyatta bir hacim kazanma da isteniyorsa bu dikleştirme işlemine silikon meme protezi ameliyatı da kombine edilerek hem bir dikleştirme hemde büyüme sağlanabilir. Memedeki sarkma çeşitli şekillerde sınıflanır. Genellikle sarkma meme başının, meme altı çizgisinin hizasına veya daha aşağısında bulunması şeklinde ifade edilir. Sarkıklık meme altı çizgisi hizasında veya yakınında ise 1. derece (hafif) sarkma adı verilir. Bu durumda areola çevresinden bir doku çıkartılarak dikleştirme gerçekleştirilir. Meme ucu, meme altı çizgisinden 1-3 cm aşağıda ise 2. derece (orta) sarkma mevcuttur. Bu durumda daha fazla deri çıkartılarak, areola etrafında bir kesi olduğu gibi göğsün altına inen dik bir iz olacaktır (vertikal skar mammoplasti). Bazen bu iz “küçük t” şeklinde de planlanabilir. Meme ucu, meme altı çizgisinden 3 cm den daha aşağıda ise, 3. derece sarkma mevcuttur. Bu durumda ters-T şeklinde iz kalan mastopeksi uygulanır. Bu operasyonda meme altında yatay bir iz daha kalacaktır. Ancak bu metodun üstünlüğü memenin tam bir koni ve yuvarlak şekil alabilmesidir. Vertikal (dikey) kısa skar metodunda ise meme alt kısmında hafif bir potlaşma kalabilir. Bu pot, 1sene içinde giderek azalır. Tamamen kaybolmazsa, lokal anestezi altında ufak bir deri parçası yatay elips şeklinde çıkarılarak pot giderilir. Veya ilk ameliyat sırasında yatay “küçük t” eklenerek ameliyat tamamlanır.
Meme dikleştirme ameliyatlarında yapılan kesiler sonucunda dikiş hatlarında yukarıda tarif edilen izler oluşacaktır. Bu izler ilk aylarda daha belirgin ve kırmızımsı renkte olmakla birlikte aylar içinde yumuşayacak, renkleri beyazlaşacak ve daha az görünür hale gelecektir. Ancak bu izler sütyen ve bikini içinde kalan izler olduğundan hastayı rahatsız etmeyecektir.
Meme dikleştirme ameliyatları genel anestezi altında yapılır ve ortalama 3 saat sürer. Sonrasında bir kaç pansuman uygulanır ve dikişler 10-12. günler civarında iyileşir, dikiş almaya gerek olmaz.

Hasta 3-4 gün içinde işine dönebilir. 1 ay ağır sporlardan uzak durması önerilir. Estetik meme dikleştirme ameliyatı genel olarak iyi ve kalıcı sonuç veren, kişinin ruh sağlığını düzelten, onları yaşama daha bağlı hale getiren bir ameliyattır. Yeni şekillendirilmiş meme uzun süre dayanıklı olur ancak kilo değişiklikleri, gebelik, emzirme ve yerçekimi yeni sarkıklıklara neden olabilir.


ALINTI

10 Eylül 2011 Cumartesi

Meme Küçültme Ameliyatı

Göğüs Küçültme Ameliyatı Meme Küçültme Estetiği 


Meme küçültme ameliyatları, her ne kadar estetik ameliyat olsa da estetik olmayan amaçlarla da yapılabilmektedirler. Büyük ve sarkan göğüslere sahip kadınlar, memenin aşırı ağırlığı nedeniyle sırt, boyun ağrıları ve deri tahrişinden solunum problemlerine kadar değişiklik gösteren tıbbi sorunlara maruz kalırlar. Sütyen askıları omuzlarda derin izlere yol açabilir. Çok büyük göğüsler, kadının veya genç kızın kendini aşırı utangaç ve çekingen hissetmesine yol açabilir. Büyük ve sarkık göğüslerin yol açtığı bu tür şikayetlerden göğüs küçültme ameliyatları ile kurtulmak mümkündür.
Bu prosedürde yağ, meme dokusu ve deri çıkarılır; göğüsler daha küçük, daha hafif ve daha sıkı hale gelir. Aynı işlem sırasında 'areola' denilen meme başı etrafındaki koyu renkli deri halkasının çapı da küçültülebilir. Amaç kadına daha küçük, daha güzel şekle sahip ve vücuduyla orantılı göğüsler kazandırmaktır.




Meme Küçültme Ameliyatı İçin En Uygun AdaylarGöğüs küçültme ameliyatı, kozmetik bir iyileştirmeden öte fiziksel bir rahatlama amacıyla yapılır. Ameliyat için başvuran adayların çoğunun çok büyük, sarkan göğüsleriyle sorunları vardır; aktiviteleri kısıtlanmıştır ve fiziksel rahatsızlıkları oluşmuştur.Olguların çoğunda meme küçültme ameliyatı, göğüs gelişimini tamamlamadan yapılmaz, ancak eğer göğüslerin büyüklüğü ciddi fiziksel rahatsızlık oluşturduysa daha erken yaşlarda da yapılabilir. Bu ameliyat için en uygun adaylar işlemi tamamıyla anlayacak olgunluğa ulaşmış ve gerçekçi beklentileri olan kişilerdir.Ameliyat Sırasında Yapılan Prosedürlerİlk değerlendirmede, hastanın beklentilerini açıkça anlatması çok önemlidir. Meme muayenesi ve ölçümler yapılacak, ameliyat öncesi ile sonrasını karşılaştırabilmek için fotoğraflar çekilecektir. Cerrahınız sizinle yaşınız, memelerinizin şekli ve büyüklüğü, derinizin durumu gibi sonucu etkileyebilecek değişkenleri tartışacaktır. Meme başı ve areolanın yeni yerini de tartışmalısınız; çünkü bu yapı operasyon sırasında daha yukarıya alınacaktır ve meme gerisindeki çizgi ile aynı seviyede olmalıdır.Günümüzde memenin yapısına bağlı olarak “vertikal mammoplasti” yani sadece göğsün kahverengi kısmından aşağı doğru uzanan bir insizyonla yapılan ameliyatlar tercih edilmektedir. Bu durumda sadece düz bir iz kalacaktır. Bazı durumlarda bu iz “küçük t”, ya da “j” şeklinde olabilir. Ancak bu teknikler çok iri memelerde uygulanamamaktadır.

Göğüs küçültme teknikleri çok değişiktir ve çok büyük, sarkık göğüslü hastalarda çoğu 'ters T' şeklinde 'insizyon' (kesi hattı) içerir. Bu insizyon areolayı çevreler, aşağı uzanır ve meme gerisindeki doğal hattı takip eder. Fazla olan meme dokusu, yağ dokusu ve deri çıkarılır; meme başı ve areola yeni yerine, yukarı taşınır. Sonra her iki yandaki meme dokusu areola çevresinde ve orta hatta birleştirilirken, memenin yeni hatları şekillendirilir.Ameliyat genel anestezi ile hastane koşullarında bir ameliyathanede yapılır. Ameliyat yaklaşık 3-4 saat sürer. Hangi yöntem uygulanırsa uygulansın meme başı etrafında kesinlikle iz kalır. Ancak bu izler başlangıçta belirgindir, zamanla belli belirsiz hale gelebilir. Ameliyat sonrası izlerin derecesi memenin büyüklüğüne, kullanılan ameliyat yöntemine ve hastanın derisinin iz bırakma özelliğine bağlıdır.Ameliyattan sonra ince bir pansuman veya cerrahi sütyen giydirilmiş olacaktır. İlk 1-2 gün içinde birikebilecek kan ve sıvıları dışarı almak üzere her iki meme yanlarında dren yerleştirilmiş olabilir. Bu drenler en geç 3 gün içinde alınmaktadır. Hastalar 5 günde normal hayatlarına dönebilmekte, 12 günde dikişler kaynamaktadır.3-4 hafta boyunca ağır bir şey kaldırmak veya itmekten kaçınılmalıdır. Cerrahınız size normal aktivitelerinizi özetleyen detaylı bilgilendirmeyi yapacaktır. Birçok kadın sosyal aktivitelerine ve eğer çok yorucu değilse işlerine 2 hafta içinde dönebilir.Ameliyat sonrası doku şişmesi nedeniyle meme başı ve meme derisinde bir miktar his kaybı gelişebilir. Bu durum genellikle 6 hafta içinde kaybolur. Bazı hastalarda bu his kaybı 1 yıl veya daha uzun sürebilir; nadiren de kalıcı olabilir. Göğüs küçültme ameliyatı esnasında yapılan kesiler sonucunda dikiş hatlarında kaçınılmaz olarak izler oluşacaktır. Bu izler ilk aylarda daha belirgin ve kırmızımsı renkte olmakla birlikte aylar içinde yumuşayacak renkleri beyazlaşacak ve daha az görünür hale gelecektir.Tüm plastik cerrahi prosedürleri içinde, meme küçültme ameliyatları en hızlı fiziksel görünümde değişiklik ile sonuçlanandır. Büyük göğüslerin yarattığı fiziksel rahatsızlıktan kurtulacaksınız; vücudunuz daha orantılı hale gelecek ve giysileriniz size daha iyi uyacaktır. Sizi tanıyanlar belirgin bir şekilde kilo verdiğinizi bile düşünebilir.MEME KÜÇÜLTME AMELİYATI İLE İLGİLİ SIK SORULAN SORULARAmeliyat sonrası ne şekilde gelişir?Ameliyat sonrası genellikle rahat geçer. Ağrı minimaldir. Kol hareketlerinde kısıtlılık olabilir.Göğüsler üzerine sütyene benzer sargı uygulanır veya bazı cerrahlar ameliyat sonrası hemen sütyen giydirir. Genellikle her iki memeye dren adı verilen borular yerleştirilir ve 24-72 saat içinde çıkarılır. Meme başı üzerine ayrı pansuman konur. Pansuman 2 gün sonra açılarak yara kontrol edilir. 7 gün sonra sargılar açılır. Dikişler 10-12 gün sonra iyileşir, dikiş almaya gerek olmaz. Hastanede 1gün kalınır. Erken dönemde şişlik olabilir, meme başında hissizlik ve deri üzerinde morumsu renk değişimi görülür bunlar kısa sürede kendiliğinden kaybolur.Meme küçültme ameliyatından sonra hasta bebeğine süt verebilir mi?Meme küçültme ameliyatı olan bazı kadınlar çocuklarını emzirebilmektedir. Ancak genellikle bunu önceden tayini zor bir durum olabilir. Ayrıca seçilecek ameliyat tekniğininde süt verme konusunda etkisini de hekim hastaya ameliyat öncesi anlatabilir.Ameliyat sonrası erken dönem riskleri (kanama, enfeksiyon, hematom,ağrı, yağ nekrozu vs) tecrübeli bir plastik cerrahın elinde iyi hastane koşullarında oluşması çok nadir komplikasyonlardır. Geç dönem riskleri asimetri, kötü yara izleri, emzirme problemleri sayılabilir. Hastanın hekimle ameliyat sonrası iyi takibiyle bu problemler azaltılabilir veya düzeltme olanağı verebilir.http://www.miaplastestetik.com İlgili Yazılar:

ALINTI

Nodül Nedir?


Tiroid bezinin içinde normal tiroid dokusundan farklı bir yapıdaki yumru şeklinde veya leblebi , nohut, bazen de nadiren ceviz veya portakal büyüklüğünde olabilen anormal doku büyümelerine nodül adı verilir. Nodüllerle birlikte çoğu zaman tiroid bezi de büyüdüğünden bu hastalığa nodüler guatr adı da verilir.

Bir nodülün hasta ve doktor açısından önemi nodülde kanser olup olmadığının öğrenilmesidir. İkinci önemli nokta ise nodülün aşırı hormon salgılama özelliği olup olmadığının ortaya konmasıdır. 

NODUL VARSA MUTLAKA BİR ENDOKRIN UZMANINA BAŞVURUNUZ. 

Toplumda Her iki Kişiden Birisinde Nodül vardır

Tiroid nodülleri toplumda çok sık görülen bir hastalıktır. Nodüllerin bir kısmı elle fark edilir ve bunların oranı toplumda % 7 civarındadır. İyot yetmezliği olan bölgelerde ise el ile fark edilebilen nodül sıklığı o toplumun % 25’ni bulur. El ile fark edilemeyen küçük nodül sıklığı ise daha fazladır ve ultrason ile tiroid bezleri incelendiğinde veya tarama yapıldığında toplumdaki % 50-60 kişide nodül saptanır. Bunun anlamı neredeyse her iki kişiden birisinde nodül olmasıdır. Ancak kişilerin çoğu bundan habersizdir. İyot yetmezliği olan bölgelerde nodüler guatr 2-3 kat daha fazla görülür.

Nodül Sıklığı yaşla Birlikte Artış Gösterir

Nodül sıklığı yaşla birlikte artar ve kadınlarda erkeklere göre 4 kat daha fazla bulunur. 
Gebelikte tiroid nodülü çapında artma ve yeni nodül oluşumu sıklığında artış vardır. 

Sıcak veya Soğuk Nodül Ne Demektir?

Bir nodülün sıcak veya soğuk olması sintigrafi tetkiki ile ortaya konan bir durumdur. Tiroid sintigrafisi teknesyum 99 isimli bir radyoizotop madde ile çekilir. Damardan verilen bu ilaç tiroid bezine gider. Eğer nodül bu maddeyi tutmaz ise sintigrafi filminde nodül bir boşluk olarak görülür. İlacı içine almayan bu nodüllere ‘’soğuk nodül’’ adı verilir. Verilen ilacı tutan nodüller ise sintigrafide siyah bir şekilde ortaya çıkar. Teknesyumu tutan bu nodüllere ise ‘’sıcak nodül’’ adı verilir. Eğer nodül diğer tiroid dokusuna benzer şekilde ilaç tutarsa bu nodüle ‘’ılık nodül’’ adı verilir. 

Soğuk nodüllerde kanser oranı sıcak nodüllere göre daha fazladır. Buna rağmen sıcak nodüllerde de kanser olabilir. Bu nedenle bütün nodüllere sıcak veya soğuk olsun mutlaka biyopsi yapılmalıdır. Biyopsi iki defa yapıldığı halde iyi huylu çıkanlarda anormal gelişim olmadıkça tekrar biyopsi yapmanın anlamı yoktur.

Kistik Nodül veya Solit Nodül Ne Demektir?

Nodüllerin bir kısmının içinde sıvı birikir ve bunlara kistik nodül adı verilir. İçinde sıvı olmayan sert nodüllere ise solit veya sert nodül adı verilir. Bir nodülün kistik veya solit olup olmadığı tiroid ultrasonu ile anlaşılır. 

Tek Nodül veya Çok Nodül Ne Demektir?

Tiroid bezinde bazen tek nodül, bazen birden fazla nodül olabilir. Tiroid bezinde tek nodül de olsa çok nodül de olsa tiroid kanser oranı % 5’dir. 

Her Nodül Ameliyat Gerektirmez

Nodüler guatrı olan her hastanın ameliyat edilmesi şart değildir. Ameliyat sonrası birkaç yıl içinde %20-30 hastada tekrar nodül gelişmektedir. Bu nedenle ameliyat edilmesi gereken nodüller kanser şüphesi olan nodüllerdir. Bir nodülde kanser olup olmadığı ancak nodüle iğne batırılarak yapılan biyopsi ile anlaşılır. Biyopside kanser yoksa özellikle küçük nodüller için (çapı 2,5 cm den küçük) ameliyat gereksizdir. Ameliyat, ancak biyopside kanser çıkarsa veya kanser yönünden şüphe varsa veya nodül çok büyükse (3cm ve üzeri) o zaman düşünülür. İğne biyopsisinin devreye girmesiyle artık lüzumsuz yere ameliyat olma dönemi kapanmıştır. 

Bu nedenle bütün nodüllerde (sıcak veya soğuk olması fark etmez) biyopsi yapılması gerekir. Nodül küçükse biyopsi ultrason altında yapılır. İyi huylu çıkan bir nodülde böylece lüzumsuz yere yapılacak ameliyattan kurtulunmuş olur. Nodül iyi huylu çıktığı halde gittikçe büyüyorsa veya etrafındaki dokulara baskı belirtileri varsa bu nodüllerde ameliyat gerekebilir.

Nodül saptanan hastaların ilk önce Endokrinoloji uzmanına başvurmaları ve bu uzmanların önerisi doğrultusunda tedavilerini yaptırmaları gerekir. 

Nodüllerde Kanser Sıklığı Ne Kadardır?

Nodüllerin yaklaşık yarısı tiroid bezinde tek nodül olarak bulunurken, geri kalan yarısı ise birden fazla nodül halinde vardır. Yani bazı hastaların bezinde tek nodül varken bazen birden fazla nodül bulunur. El ile yapılan muayenede tek nodül olan hastalarda tiroid ultrasonu yapıldığında daha küçük ilave nodüller de saptanabilir. Tiroid bezinde tek nodül de olsa çok nodül de olsa tüm nodüllerde % 5 oranında kanser olma riski vardır. Sıcak nodüller de kanser sıklığı az ( % 0.23) olmasına rağmen yine de kanser riski vardır. Soğuk nodüllerde kanser riski daha fazladır ( % 5 kadar). 

Hangi Tiroid Nodüllerinde Kanser Olasılığı Yüksektir?

Nodülü olan bir hastada gittikçe ilerleyen yemek yeme zorluğu, ses kalınlaşması veya nefes almada zorluk kanser olma şüphesini artırır. Ancak, kanser olmayan nodüller sinire baskı yaparak ses kalınlaşması yapabilir.

Önceki yıllarda baş veya boyuna yönelik ışın tedavisi (radyoterapi) alan nodüler guatrlı hastalarda ve ailesinde tiroid kanser hikayesi olanlarda kansere eğilim artar. 
Nodüler guatr kadınlarda erkeklere göre dört kat daha fazla görülür. Ancak tiroid kanseri erkeklerde daha çok görülür. 

Erkek olmak, 20 yaşından önce ve 60 yaşından sonra birden nodül gelişmesi kanser için risk oluşturur. Erkeklerdeki nodüllerin % 8’inde kanser saptanırken kadınlarda bu oran %4-5’tir. 

Yavaş veya ani başlayan ağrı veya hassasiyet nodül veya kist içine olan kanama nedeniyle olabilir veya ağrı tiroid bezi iltihabı nedeniyle de gelişebilir ve bu durum habis olmayan bir olaya işaret eder. Ancak bazen yayılmış kanserde de ağrı olabilir.
Nodüler guatrlı bir hastada boyundaki lenf bezlerinin şişmesi, nodülün sert olması, hareket etmemesi ve hızlı bir şekilde büyümesi kanser şüphesini artırır. Nodüllü hastalar Levotiroksin ilacı kullanırken nodül gittikçe büyüyorsa kanser şüphesi artar. Bu nodüllerde tekrar biyopsi yapmak gerekir. Çocuklarda nodül saptanması kanser riskini artırır. Bu nedenle mutlaka biyopsi yapılmalıdır. 

TEDAVİ

Tedavi için Mutlaka bir ENDOKRIN UZMANINA başvurunuz.

KAYNAK: Prof Dr Metin Özata, 99 Sayfada Tiroid Hastaliklari, İş bankası yayını, 2008


ALINTI

Penis Estetiği Büyütme Uzatma Kalınlaştırma Ameliyatı

Penis Estetik Ameliyatları
Günümüzde erkekler penislerindeki çeşitli şekil bozukluklarından şikayetçi olabilmekte ve bu nedenle ameliyat tercih etmektedirler. Bir çok nedene bağlı olarak ya da tamamen hasta isteğiyle doğru orantılı olarak penisde boy uzatma, penis kalınlaştırma, penis eğriliği düzeltme, sünnet hatalarını düzeltme ameliyatları yapılabilmektedir.
Normalde penis ereksiyon konumunda boyuna ve enine büyür. Ereksiyon halinde normal bir penis ortalama 13-14 cm olmakla birlikte 12 cm ve üzeri normal kabul edilebilmektedir. Bu durumun altındaki penisler kısa kabul edilebilir. Yine penis kalınlığının normalden ince olması erkeklerde bir anksiyete yaratabilmekte ve bunun düzeltilmesini talep edebilmektedirler.
Erkekler penis bölgesiyle ilgili
Penis uzunluğunun normalden kısa olmasıPenis kalınlığının normalden ince olması
Penis doğrultusunun değişik yönlerde kıvrık olması
Sünnet hatalarına bağlı gelişmiş şekil bozuklukları
Penis üzerinde tüylü alanda aşırı yağ bulunmasına bağlı olarak ameliyat taleplerinde bulunmaktadır.
Penis Boyu Uzatma Ameliyatları
Yapılan penis uzatma büyütme ameliyatları daha çok pubis kemiği ile penis kökü arasındaki suspansor ligamentin kesilerek penisin vücut içinde kalan bir kısmının dışarı çıkarılmasına dayanmaktadır. Bilinmesi gereken bu ameliyatın penisin boyunu ereksiyonda değil normal konumda arttırdığıdır. Yani ereksiyondaki boyutlarda bir değişiklik olmaz. Bu ameliyatın en büyük riski ereksiyon halinde penis stabilitesinin azalabilmesidir.
Yine bazen hatalı sünnet yapılmasına bağlı olarak penis derisinde kısalmalar meydana gelebilir. Bu durumda Z plasti, V-Y ilerletme yöntemleri, ya da deri grefti kullanılarak penis derisi boyutları arttırılarak problem çözülür.
Bazen kilolu bir insanda, gömülü penis olabilir. Bu durumda o bölgedeki yağlar alınarak penis boyunda ve görünürlülüğünde artma sağlanmış olur. Yine penis boyunu arttırmak için kullanılan yöntemlerden bir tanesi, penis ile skrotum arasındaki bağlantıyı uzatarak skrotum ile penisin birbirinden bağımsız görünmesini sağlamaktır. Bu sayede penisin alt tarafındaki boyu uzamış görünür. 
Penis Kalınlaştırma Ameliyatları
Penis kalınlaştırma ameliyatlarında günümüzde sıklıkla yağ enjeksiyonları, kompozit doku transferleri, dolgu maddeleri kullanımaktadır. Bu yöntemlerin arasında sıklıkla kullanılanı yağ enjeksiyonlarıdır.
Yağ enjeksiyonu, vücudun bir başka alanından alınan yağların özel işlemlerden geçirilerek yine aynı kişide bir başka alana aktarılması işlemidir.
Aktarılan yağların yaklaşık %40 ı 6 ay sonra kalıcı olarak kalabilmektedir. Bu yüzden bazı durumlarda tekrarı gerekebilir. Özellikle çok miktarda yağ enjeksiyonu yapmak başarıyı arttırmamaktadır.
Yağlar liposuction tekniği ile alınmaktadır. Operasyon sedasyon anestezi tekniği ile gerçekleştirilmektedir. Bu sayede hasta genel anestezi almadan ve operasyon sırasında birşey hissetmeden, yaklaşık 1,5 saat içinde ameliyat olarak evine gider.
Ameliyat sonrasında herhangi bir iz kalmamaktadır.
Yağ enjeksiyonu sonrasında hastalar günlük hayatlarına devam edebilirler, penis üzerindeki ödem 1 haftada azalacak, penisin daha iyi hale gelmesi ise 1 ayı almaktadır. Hastalar operasyon sonrası 3-4 hafta kadar cinsel ilişkiden uzak durmalıdır. Penisdeki yağların kalıcılıkları ile ilgili son halini alması ise 6 ay sürmektedir.

Penis Eğrilikleri İçin Yapılan Ameliyatlar
Doğuştan ya da sonradan hatalı sünnet sonucu meydana gelebilir. Penis ereksiyon halinde bir tarafa doğru eğilmiştir. Ereksiyon konumunda tanı net bir şekilde konulur. Ameliyatla mevcut problem düzeltilebilmektedir. Penil kurvaturları, öne doğru, arkaya ya da yana doğru olabilmektedir. Hastalar cinsel ilişki sırasında zorlanabilmektedir. Yapılan ameliyatda, sünnet kesisinden girilerek penisin eğrilik olan yerin aksi tarafına plikasyon yapılır. Bu sayede penisin doğrultusu düzeltilmiş olur. Ameliyat sırasında artifisiyal ereksiyon sağlanarak ameliyatın başarılı olup olmadığı ameliyat anında gözlenmelidir.

http://www.miaplastestetik.com

ALINTI

19 Ağustos 2011 Cuma

Microsoft’un Yasakladığı Şifreler

Microsoft’un Yasakladığı Şifreler







Microsoftun e-posta servisi çok kullanılan “123456¨ gibi kombinasyonlarla birlikte “ilovecats” gibi çok kullanılan şifrelerin de kullanımını yasakladı. Ars Technica’ya göre bu gibi şifreleri kullanan eski kullanıcıların da şifrelerini değiştirmeleri gerekecek.



Microsoft, hesapların hack’lenmesinin önüne geçebilmek için de bir program geliştirdiği biliniyor. Başka kullanıcıların “Arkadaşım hacklendi” diyerek başvurabileceği bu sistem sayesinde kullanıcılar kaybettikleri hesaplarını geri alabilecekler.







Facebook’ta herkesi davet etme kodu!

Facebook Türkiye’ye girdiğinden beri ortalıkta çeşitli JavaScript komutları dolaşıyor. Bilirsiniz, FacebooK’ta bir etkinliğe, sayfaya veya gruba davet ederken seçmeniz gerekir. Bu JavaScript kodlarından bazıları bu davet ekranlarında tüm arkadaşları seçmeye yarıyordu. Bunlar zamanla Facebook tarafından engellendi.

Bu kodlar sürekli üretilmeye devam edildi. Son olarak güncel bir tanesine rastgeldim ve işte o kod:

javascript:elms=document.getElementsByName("checkableitems[]");for (i=0;i<elms.length;i++){if (elms[i].type="checkbox" )elms[i].click()};



Peki nasıl kullanacağız?

Herhangi bir etkinlik, grup veya sayfaya girip, “arkadaşlarına öner” veya ona benzer bir linke tıklıyoruz. Davet penceresinin yüklenmesini bekliyoruz, tüm arkadaşlarınız görünene ve tarayıcınızdaki yükleme halkası durana kadar bekleyin. Sonra tarayıcı farketmeksizin, adres çubuğunuza kodu yapıştırıp bekleyin. Arkadaş sayınız ortalamanın üstündeyse biraz bekleme durumu oluyor. Bu sırada bir şeyi kurcalamayın, tarayıcı takılmış gibi görünecek. İşaretleme işi bittiğinde tüm arakdaşlarınız mavi tikli olacak. Davet gönderme butonuna tıklayınca tüm arkadaşarlarınızı davet etmiş olacaksınız.

http://www.mrtcntn.com

Gebeliğin 3 ila 6. Ayı Arasında Neler Olur?

Hamileliğin 13-26. haftaları, yani ikinci üç aylık dönem, ilk trimesterdeki şika­yetlerinizin çoğunu geride bıraktığınız, henüz üçüncü trimesterdeki doğum ha­zırlıklarına başlamadığınız bir süreçtir. Birinci trimesterde yaşadığınız yorgun­luk, halsizlik, mide bulantıları gibi fiziksel rahatsızlıklar artık bedeninizi bırak­mıştır. Kendinizi daha enerjik ve huzurlu hissedersiniz. Öte yandan hamileliğe de alıştınız. Okuduklarınız ve duyduklarınızla daha bilgili ve hazırlıklı bir anne adayı oldunuz. Bebeğinizin tekmelerini ve hareketlerini hissetmeye başlamanız sizi heyecanlandıracak ve bu dönemde bir bebek sahibi olacağınız fikrine ken­dinizi hazırlamanız daha da kolaylaşacak.
İkinci trimesterde yapılacak kan testleri, doğum öncesi testler ve ultrasonografi görüntüleri ile bebeğinizin sağlığının yerinde olduğundan emin olabileceksiniz. Bebeğinizin görüntülerinden onun büyüdüğünü, hareket ettiğini, vücudunda değişikliklerin meydana geldiğini gördükçe eşiniz ve akrabalarınız başta olmak üzere tüm yakınlarınızla bu büyülü gelişimi paylaşmak isteyeceksiniz. Bu, gerçekten oldukça keyifli bir süreçtir. Bebeğinizin dünyaya gelmesinden önceki 40 haftalık döneminin ikinci aşaması bu bilgiler ve gelişmeler ışığında tahmininiz­den de hızlı geçecektir.
Annenin Vücudunda Meydana Gelen Değişiklikler
Dış Görünümünüz
Birçok hamile kadının hamile olduğu 16. haftaya kadar dışarıdan bakıldığında belli olmaz. Elbette bu durum, vücut yapınıza ve nasıl bir hamilelik geçirdiğini­ze göre de değişir. 12. haftadan itibaren rahminiz, pelvis dediğimiz kalça kemik­lerinizden yukarı doğru çıkmaya başlar. 20. haftadan sonra rahminizin tepesi göbeğinize kadar ulaşsa da, dışarıdan yine de belli olmayabilir. Bu süreye kadar vücudunuzda meydana gelen değişikliklerin hiçbiri belinizin kalınlığında çok belirgin bir artışa neden olmayabilir. Vücudunuzun içinde ve bebeğinizin gelişi­minde hızlı değişimler olsa da, henüz dışarıdan fark edilmesi için biraz erken­dir. Gene de çoğu gebe 16. haftadan itibaren yeni giysiler alma ihtiyacı hisseder. Hadi alışverişe…
Unutkanlık ve Sakarlık
Arabanın anahtarlarını buzdolabında mı unuttunuz? Sofrayı toplarken sıkça kı­rıp döküyor musunuz? Bu göstergelerin henüz bir bilimsel açıklaması yok, ama evet, ikinci trimesterde bazen daha belirgin olmak üzere, kadınların birçoğu ge­beliği boyunca unutkan ve sakardır. Bu durum sizin de başınıza gelirse hiç en­dişelenmeyin, geçicidir. Bu şikayetleri ortadan kaldırmak için belki sihirli bir formül yok, ama duruma şöyle de bakabilirsiniz: Vücudunuz ve zihniniz, içiniz­de bir bebek taşıyor olmanın ekstra sorumluluğunu yüklenmiş durumda. Dola­yısıyla bazı şeyleri unutmanız veya geç yapmanız, son derece anlayışla karşıla­nabilecek bir durum. Bebeğinizi kucağınıza aldıktan sonra, yaşantınızın ayrıntı­larına eskisinden de enerjik bir biçimde sarılacağınızdan hiç kuşkunuz olmasın!
Gaz
Hamileliğinizin ikinci trimesterinde, ara sıra rahatsız edici gaz sancılarının ve geğirmelerin meydana gelmesinden şikayetçi olabilirsiniz. Bilin ki, gaz sorunu yaşayan ilk hamile kadın siz değilsiniz! Ne yazık ki bu durumu önlemek zor­dur… Ama, örneğin, kabız olmamaya çalışarak bir adım atabilirsiniz. Bunun için de, biliyorsunuz ki, sindirimi zor olan ağır gıdalar tüketmemek gerek. Sizi rahatsız eden yiyeceklerden uzak durarak ve sık aralıklarla ama azar azar yiye­rek bu sorunla mücadele edebilirsiniz. Bol su içmek ve yürüyüş yapmak da iyi gelecektir.
Mide Ekşimesi
Midenizin ürettiği asit yemek borunuza doğru yayıldığında, bir ekşime, hatta göğüs kemiğinin arkasında bir rahatsızlık hissedersiniz. Normal zamanda da olabilen bu yanmayı hamilelikte daha fazla yaşamanız çok doğaldır.
Bu duru­mun başlıca iki nedeni vardır: Vücudunuzun hamilelikte daha fazla ürettiği progesteron hormonu, sindirim sisteminizin faaliyetini yavaşlatır. Mideniz ile ye­mek borunuz arasında kapakçık görevi gören kaslarınız gevşer. Normalde mide asitlerinin yukarıya gitmesini engelleyen bu kasların gevşemesi nedeniyle, asit­ler yukarı yönelir. İkinci neden ise, rahmin büyüdükçe mideye baskı yapması­dır. Bu da aynı şekilde asitlerin yukarıya gitmesine neden olur.
Bu konuda yapacağınız birkaç şey, mide ekşimelerinizi azaltabilir:
• Ağır öğünler yerine sık aralıklarla ve az miktarda yiyebilirsiniz (bir oturuşta midenizi doldurmayın)
• Dışarı çıkarken yanınızda bir bisküvi bulundurabilirsiniz -
• Baharatlı ve yağlı gıdalardan uzak durun
• Yatmadan kısa süre önce yemek yemeyin. Gece en az iki yastığı üst üste koya­rak başınızı yüksekte tutun
• Doktorunuza danışmak koşuluyla mide yanmasını önleyen bir ilaç alabilirsiniz

Tüylenme ve Tırnakların
Hamileyken, el ve ayak parmağı tırnaklarınız eskisine göre daha çabuk uzayabi­lir. Eğer güvenilir ve temiz bir salona giderseniz, manikür ve pedikür yaptırma­nıza itirazımız olmaz. Ancak temizliğinden ve kalitesinden emin değilseniz, bu işlemleri evde yapmanızı öneririz.
Aynı şekilde vücudunuzdaki tüylerin ve saçınızın da eskisinden daha çabuk çık­tığını fark edebilirsiniz. Ayrıca, göbek, bel bölgesi gibi vücudunuzun daha önce tüy hiç çıkmayan yerlerinde tüylenmeler oluşabilir. Ağda, jilet veya epilatör gibi araçlarla bu tüyleri almanızda hiçbir sakınca yok. Ancak tüy dökücü kremlerin kimyasal maddeler içermesi nedeniyle bu dönemde kullanılmaması önerilmek­tedir. Şanslıysanız, tam tersi de olabilir ve tüyleriniz gebelik boyunca azalabilir.
Kasık ve Kann Ağrıları
Hamileliğin 18 ve 24. haftaları arasında, kasıklarınızın bir tarafında veya her iki tarafında birden ani bir sancı veya sürekli bir ağrı hissedebilirsiniz. Bu ağrılar ge­nellikle ani hareketler yaptığınızda veya uzun süre ayakta kaldığınızda kendini gösterir. Bu sancılar round ligament dediğimiz rahmi yerinde tutan bağlardan kaynaklanır. Rahim büyüdükçe bu bölgedeki ağrılar da artar. Çünkü bir yandan bağlar da gerilmektedir. Ağrınız olduğunda ağrının ters tarafına yatmayı dene­yebilirsiniz. Rahatsızlık verici olsa da, bu ağrılar gayet normal bir sürecin sonu­cudur. Güzel olan ise, hamileliliğinizin 24. haftasından sonra bu sancıların ya­vaş yavaş kaybolmasıdır.
Bazen ikinci trimesterin ortalarında, hafif ve kısa süren kasılmalar veya kramp­lar hissedebilirsiniz. Bu kasılmalar küçük Braxton-Hicks kasılmaları olabilir ve bu durumda endişelenmeniz gerekmez. Genellikle yürüdüğünüz veya fiziksel olarak hareketli olduğunuz zamanlarda ortaya çıkar ve ayaklarınızı uzatıp din­lendiğiniz zaman da geçerler. Eğer dinlenmekle geçmezse, kasılmalar düzenli hale gelirse ve bir saat içinde 6 kereden fazla tekrar ederse, doktorunuzu arama­nızda yarar vardır.
Burun Tıkanıklığı
Hamilelik sırasında meydana gelen aşırı kan akışı, burnunuzdaki mukoza denen zarların şişmesine ve burunda tıkanıklık hissi yaşanmasına neden olabilir. Tuz­lu su içeren damla kullanmak, bu tıkanıklığı gidermek konusunda işe yarayabi­lir ve oldukça güvenilirdir. Ayrıca geceleri horladığınızı fark edebilirsiniz (yani daha doğrusu siz değil de eşiniz!). Hamilelik süresince birden ortaya çıkan bu durumun nedeni yine burun tıkanıklığıdır. Peki bunun için ne önerebiliriz? Eşi­nize kulak tıkacı kullanmasını söyleyin! Şaka bir yana, burun tıkanıklığını daha etkili bir şekilde gidermek için kullanacağınız ilaçlar konusunda doktorunuza danışabilirsiniz.
Burun ve Dişeti Kanamaları
Hamilelik süresince gebeliğinizi desteklemek üzere artış gösteren kan akışı ne­deniyle, burnunuzda ve diş etlerinizde küçük kanamalar yaşayabilirsiniz. Bu ka­namalar genellikle zaman içinde kendiliğinden durur. Kanayan bölgelere hafif bası yaparak miktarını ve şiddetini azaltmaya çalışabilirsiniz. Ayrıca dişleriniz için yumuşak diş fırçaları kullanmak da işe yarayabilir. Eğer kanamalar gözle gö­rünür ölçüde çoğalırsa ve sık sık olmaya başlarsa doktorunuza danışın.
Deride Görülen Değişiklikler
Hamileliğin ikinci trimesterinde derinizde göreceğiniz en belirgin değişiklik, karnınızın altında oluşan çizgidir. Göbek deliğinizden leğen kemiğinize dek uzanan bu koyu renkteki çizgiye “linea nigra” adı verilir. Teni koyu olan hami­lelerde bu çizgi daha da belirgin şekilde görülebilir. Açık tenli hamile kadınlar ise bazen bu çizgiyi fark etmeyebilir. Doğumdan sonra yavaş yavaş kaybolacak olan bu çizginin hiçbir zararı yoktur.
Yüzünüz de yanak, burun ve göz çevreleri başta olmak üzere koyulaşabilir. Bir maske şeklindeki bu koyu tabakaya gebelik maskesi veya kloazma diyoruz. Öte yandan, güneş ışınlarına maruz kalmak maskenin daha da koyulaşmasına neden olabilir. Bu lekelerin birçoğu gebelikten sonra kaybolurken, kimilerinde de ka­lıcı hale gelebilir. Kalıcı hale gelmemesi için güneşe mutlaka yüksek koruyucu kullanarak çıkmanızı tavsiye ederiz. Vücutta spider anjiom dediğimiz kırmızı beneklerin oluşması da bazı hamile ka­dınlarda görülen deri degişimlerindendir. Doğumdan sonra muhtemelen tümü kaybolacak olan bu benekler nedeniyle endişelenmenize gerek yok.

Karadeniz usulü sütlaç tarifi


Gerekli malzemeler:
2 kilo süt
175 gram pirinç
50 gram nişasta
3 adet yumurtanın sadece sarısı
1 paket vanilya
Yarım kilo şeker
Pişirmek için ayrıca 1 kilo süt
Üzerini süslemek için bir miktar fındık


Karadeniz usulü sütlaç tarifi
Bir tencerenin içine 1 kilo süt ile pirinci koyup, pişirmeye başlayın. Başka bir tencerenin içine 2 kilo sütü koyup kaynatın ve içine şekeri de ilave edip eritin. Diğer tarafta pişen sütlü pirinci, şekerli süt tenceresinin içine boşaltın ve pişirmeye devam edin. Bu esnada nişasta, vanilya ve yumurta sarılarını ve bir miktar sütü bir kabın içinde çırparak, tencerenin içine katarak karıştırın. Bir iki taşım daha kaynatıp, ocaktan alın ve sütlaç kâselerine paylaştırın. Fırın tepsisinin içine bir miktar su koyun ve sütlaç kâselerini yerleştirin. 5 dakika ısıttığınız 250 derecelik fırına sütlaç tepsisini sürün ve üzeri kızarana kadar pişirin. Sütlaçları fırından çıkarıp, soğuyunca üzerinde kırılmış fındık serperek servis edin. Afiyet olsun.

18 Ağustos 2011 Perşembe

Terazi burcu erkeğini nasıl etkileyebilirim?

Terazi burcu erkeği, dış görünüş olarak esmer kadınları beğenirler. Son derece kibar bir erkek olan terazi burcu erkeği, kaba konuşan kaba hareketlerde bulunan kadınlardan hoşlanmazlar. Bu yüzden terazi burcu erkeğini etkilemek için her zaman kibar, nazik bir bayan profili çizin. Konuşurken ses tonunuzu yükseltmemeye özen gösterin. Çünkü terazi burcu erkeği, asla kavga etmeyi sevmez. Siniriniz geçtiği anda yalnız kaldığınızı ve artık terazi burcu erkeğinin hayatınızda olmadığını görebilirsiniz. İlgiye, sevgiye çok düşkün olan terazi burcu erkeğini eğer biraz ilgisiz, sevgisiz bırakırsanız, çevresinden gelen en ufak bir ilgiye yönelebilir. Bu yüzden terazi burcu erkeğini elinizde tutmak istiyorsanız, ilginizi ve sevginizi eksik etmeyin. Terazi burcu erkeği çok kıskanç bir erkek değildir. O yüzden küçük kıskançlık oyunları sergilemeye kalkmayın, sonuç hüsran olabilir. Eğlenmeyi, gezmeyi çok seven terazi burcu erkeği, yanındaki kadının herkesin hayran olacağı kadar güzel ve şık olmasını ister. Bu yüzden her zaman bakımlı olmaya özen gösterin. Ev hanımı çizgisinden çok sosyal hayatı hareketli bir kadın profilini tercih eden terazi burcu erkeği, ev arkadaşı değil hayat arkadaşı arar.

Altın Başak, Altın Dikeni, Altın Otu

ALTIN BAŞAK -SOLİDAGO VİRGAUREA
Diğer İsimleri : Yahudi Otu, Altı-nasa

Kullanıldığı Yerler:
Dahilen Kullanılışı: Egzamada, kolestrol düşürücü, ödemde, ülser ve ürede, antiseptik, ishal kesici, balgam söktürücü, albüminde, bağırsak hastalıkları ve kanamalarında, mesane ve böbrek iltihabı ve hastalıklarında, idrar artırıcı, gaz söktürücü olarak kullanılır, safra rahatsızlıklarında da faydalıdır. En faydalı olduğu kullanım alanı böbrek hastalıklarıdır, üzüntülü insanlar için altın başak çayı en güzel devadır. Altın başak, yoğurt otu ve sarı ballı baba otlarının karışımı ile yapılan çay böbrek büzülmesinde ve böbreği çalıştırmakta çok faydalıdır. Böbrek makinaya bağlanacak hale gelmişse bile 14 gün gibi kısa bir zamanda şifaya kavuşturur.

Kullanılışı: 1 bardak kaynar suya, 10 gr ufalanmış çiçekli bitki konur, 10 dk bekletilir, günde 4-5 bardak içilir (24 saatte).

Haricen Kullanılışı: Yara iyi edici haşlanan suyu ile pansuman yapılır.

ALTIN DİKENİ -SCOLYMUS HİSPANİCUS
Diğer İsimleri: Sarı diken
Kullanılan Kısımları: Toprak üstü kısımları ve kökü
Kullanıldığı Yerler:
Dahilen Kullanılışı: İdrar artırıcı ve taş düşürücü olarak kullanılır.

Kullanılışı: 1 bardak kaynar suya, 4-10 gr ufalanmış bitki konur, 10 dk bekletilip içilir.

ALTIN OTU -CETARACH OFFİCİNARUM

Diğer İsimleri: Dalak otu

Kullanıldığı Yerler:

Dahilen Kullanılışı: İdrar söktürücü, ishal kesici

Kullanılışı : 1 bardak kaynar suya, 10-20 gr bitki konur, 10 dk bekletilir, günde 2-3 bardak içilir.
Haricen Kullanılışı: Basur memeleri bu su ile pansuman yapılır, yıkanır. Basur memelerine karşı kullanılır

Amber, Amber Kabuğu, Amber Hatmisi Tohumu

AMBER HATMİSİ TOHUMU -HİBİSCUSABELMOSCHUS
Diğer İsimleri: Amber Çiçeği

Kullanıldığı Yerler:
Dahilen Kullanılışı: Tohumlan kaynatılıp içildiğinde iştah açıcı ve yatıştırıcı olarak kullanılır. Aybaşı akıntılarını düzene koyar, sinirleri rahatlatır.

Kullanılışı: Günde 6 gr kadarı kaynatılıp içilir.

Haricen Kullanılışı: Turmus ve sirke ile karıştırılıp uyluklar ovulursa siyatiğe iyi gelir. Doz aşımı karaciğeri zayıflatır.

AMBER KABUĞU -CROTON ELUTERİA

Kullamlan Kısımları : Genç dalların kurutulmuş kabukları.

Kullanıldığı Yerler:
Dahilen Kullanılışı: Mideyi rahatlatır, iştahı açar, hazım bozukluklarını düzeltir, ishali ve dizanteriyi keser, kansızlığı giderir, anne sütünü artırır, bağırsakları düzene kor, sinirleri gevşetir.

Kullanılışı: 1 bardak kaynar suya, 10 gr konur, 10 dk bekletilip günde 3 defa 1 bardak içilir. İshal kesici olarak amber kabuğu toz haline getirilir, aynı miktarda yabani yasemin tozu ile karıştırılır, gece yatarken 0.30 gr içilir.

AMBER -PHYSETER MACROCEPHALUS: Kaşolat balığından elde edilen bir madde

Kullanıldığı Yerler:
Dahilen: Kalp kuvvetlendirici iştah açıcı, cinsi arzuyu artırıcı, soğuktan meydana gelen karın ağrılarında, nezlede, tıkanıkları giderici olarak ve ağız kokusunda faydalıdır. Felçli kimseler ve yüz felci olanlar devamlı amber koklarlarsa bu hastalıklardan kurtarır.

Gece körlüğünde, görme bozukluğunda, kulak ağrısında, işitme zorluğunda, müzmin nezlede, kalp kifayetsizliğinde, mide zafiyetinde akciğer zafiyetinde, midede su birikmesinde, cinsi gücü artırıcı baş, göğüs, mide, akciğer mesane rahatsızlıklarında faydalıdır. Felçte, mecnunlukta, ses kısıklığında, soğuk algınlığında, baş ve diğer üşütmelerde kullanılır. İhtiyarlara ve dimağa çok faydalıdır. Çok kullanmak kana galeyan verir, zararı ekşi maddelerle önlenir.

Andız, Andız Katranı, Andız Kozalağı, Andız Otu Kökü

ANDIZ KATRANI -PİXJUNİPERİ DRUPACEA
Dahilen: Leblebi unu ile hap yapılarak ishal ve basura karşı kullanılır. Bronşit ve göğüs hastalıklarında iyi bir ilaçtır.

Solunum ve idrar yolları hastalıklarına karşı tek başına veya çörekotu yağı ile karıştırılarak hap halinde alınır (ardıç katranı değerindedir. Ardıç katranı yerine kullanılabilir). Katranların en iyisi ve makbul olanı andız katranıdır.

ANDIZ KOZALAĞI -JUNİPERUS DRUPACEA

Toz haline getirilir, balla karıştırılıp yenirse bağırsak kurtlarını düşürür.

Andız pekmezi; kuvvet verici, cinsi gücü artırıcıdır, astımda, sedefte, andız pekmezi içilmelidir.

ANDIZ OTU KÖKÜ -İNULAHELENİUM
Kullanılan Kısımları: Kökleri Kullanıldığı Yerler:
Dahilen: İştah açıcı, hazım bozukluklarını düzeltici, mideyi kuvvetlendirici, aybaşı düzensizliklerini gidericidir, basurda faydalıdır, tansiyonu düşürür, balgamı söktürür, soğuk algınlığına ve sarılığa çok iyi gelir, karaciğer hastalıklarında tedavi edici etkisi vardır, vücutta biriken tuzu atar, kasıntıları keser, bronşiti, nefes darlığını giderir, mikrop öldürücüdür, üremi, nefrit, sistit, idrar yolları hastalıklarında faydalıdır, safra söktürücü, idrar artırıcı, öksürük kesici, göğüs yumuşatıcı, kuvvet verici ve kurt düşürücü etkileri vardır.

Öksürüğe, verem öksürüğüne karşı suda ıslatılarak kullanılan andız otu kökü çok faydalıdır.

Andız otu toz haline getirilir, balla karıştırılıp yenilirse öksürüğü geçirir, balgamı söktürür, astıma ve akciğer kanamasına çok iyi gelir. Mide küçülmesinde faydalıdır, üzüm şırası içinde 1 ay bekletilen andız otu kökü şurubu içildiğinde mideyi kuvvetlendirir, mide rahatsızlığım giderir, idrardaki (urin) miktarını düzene koyar, akciğer iltihabına ve vereme iyi gelir, böbreklerde, mesanede, safra kesesinde taş meydana gelmesini önler, bağırsak kurtlarını rahatsızlık vermeden düşürür. Kullanılışı: 1 bardak kaynar suya, 4-10 gr ince kıyılmış andız otu kökü konur, 10 dk bekletilir, günde 2-3 bardak içilir.

Veya kök toz haline getirilir, günde 2-10 gr hap halinde alınır. Zehirli bileşikler taşımaması ve kabız etkisinin olmaması dolayısı ile tehlikesiz bir bitkidir.

Doz aşımı mideye zarar verir, bulantı yapar.

ANDIZ OTU ÇİÇEĞİ: Çiçekleri haşlanıp içildiğinde gece körlüğünü giderir.

ANDIZ OTU KÖKÜ YAĞI: İdrar söktürür, safra kesesi ifrazatını artırır.

Haricen Kullanılışı: Üzüm şırası içerisinde 2 ay bekletilen andız otu yaprakları felçli uzuvların üzerine sarıldığında kan deveranım çoğaltarak uzvun yeniden canlanmasını sağlar. Andız otundan yapılan merhem ekzama ve kaşıntılı cilt hastalıklarında cilt üzerine sürmek sureti ile kullanılır. Romatizma, siyatik ve emsali ağrılarda andız otu kökü ince kıyılır kaynatılır, lapa haline getirilir, ağrıyan yere sarılır.

KAYA ANDIZI-İNULAHETEROLEPİSBOİSS
Kullanılan Kısımları : Yapraklı Dalları

Kullanıldığı Yerler:
Dahilen Kullanılışı: İştah açıcı ve basura karşı kullanılır.

Kullanılışı: 1 bardak kaynar suya, 6 gr ufalanmış bitki konur, 10 dk bekletilir, günde 2-3 bardak içilir.

YAPIŞKAN ANDIZ -İNULAVİSCOSA

Kullamlan Kısımları: Yaprakları Yapraklan yara iyi edici olarak yara üzerine koymak sureti ile kullanılır.