Günlük Burç Yorumları

4 Kasım 2011 Cuma

çilingir







Bugün kayıt olmak için gelen bir hastanın nüfus cüzdanının epeyce eprimiş ve dağılmış olduğunu görünce

"Bu kimlik ne kadar eskimiş. Kimlik kontrollerinde sorun çıkmıyor mu?" diye sordum
"Bu yenilenmiş hali, eskisi daha fenaydı ama sorun çıkmıyor. Polisler beni tanır, ben çilingirim, baskına gidecekleri zaman beraber gidiyoruz, kapıları açıyorum. " dedi
"Kimlikleriniz neden bu kadar çabuk eskiyor?" dedim
"Film olmadığı zaman anahtarı arkasında unutulan kapıları açmakta kullanıyorum da ondan" dedi
"Nasıl açılıyor kapı kimlikle?" diye sordum
"Tam dilin olduğu yerden içeri sokuyorsun, bir yandan kapıyı kendine çekerken filmi ittire ittire dili kurtarıyorsun " dedi
"Ya kapı klitliyse?" dedim





"O zaman göbeği kırmak lazım. Boru anahtarıyla kanırtınca kırılır hemen sarı. Sonra tornavidayla kilidin dilini ileri ittirip, yeni göbek takıp açıyorsun. Gerçi ben açmıyorum artık, son seferinde polis çilingirlik belgemin olmadığını öğrenince 'Sen nasıl belgesiz kapı açıyorsun' diye kızdı" dedi
"Belge nasıl alınıyor, kötüye kullanmayacağım falan diye yemini mi var?" dedim
"Yok ya çilingirler odasına kaydoluyorsun, belge veriyorlar işte" dedi

14 Ekim 2011 Cuma

suho meso



Bugün gözlerinde ağrı yakınması ile başvuran bir hastayı muayene ettikten sonra kaydını yaparken soyadının Zengin olduğunu görünce bu soyadının nerden geldiğini sordum.

"Kayınpederim Yugoslavya göçmeni. Eski zamanda ordan çok altınla gelmişler ama hepsi bitmiş. Burda parasız kalınca celeplik, pastırmacılık yaptı" dedi
"Nasıl pastırma?" diye sordum
"Bizim oralarda suho meso deriz, türkçesi kuru et. Bosna'lılar hep onu yer. Ondan yapardı ama o kadar güzel yapardı ki... Misafirler hususi onu yemeye gelirdi. Böyle ince ince doğrayıp çıkartırdık" dedi





"Nasıl yapardı?" diye sordum
"Etleri -üst kolunu tutarak, afedersin böyle uzun uzun çıkartıp fıçının içinde kaba tuza basıyorsun. 2 ay öyle tuzun içinde bekliyor, suları fıçıdan akıyor. Sonra çıkartıp, yıkamadan kapalı bir odaya tavana asıyoruz. Ocakta meşe odunuyla büyük ateş yakılıp köz olunca altına çekiyoruz, ateşin harıyla etler kuruyor" dedi
"Bir günde mi kuruyor?" diye sordum
"Yok canım, bir ay falan sürüyor. Her gün ateş yakılıyor" dedi





"Kaç kilo et için yapılıyor bu kadar iş?" dedim
"Bir dana işte, 400 kilo et çıkıyor" dedi
"Ne kadar zamanda tüketiyorsunuz bunu?" diye sordum
"1 yıl gidiyor. Biz çok et yeriz. Et tencerede pişmez sofraya kocaman bir çanakta gelir. Büryan pilavı yaparız, pirinç gözükmez" dedi



Gözlerindeki ağrının göz tansiyonuna bağlı olabileceğini bu nedenle bir göz doktoruna görünmesinin uygun olduğunu söyleyerek kendisini hastaneye sevk ettim.

12 Eylül 2011 Pazartesi

Difteri (Kuşpalazı)



Difteri bir insan hastalığıdır; insandan insana solunum yolu damlacıklarıyla solunum yolundan, solunum yolu salgıları ve deri lezyonlarına temas eden eşyalarla indirek yoldan bulaşır. Kapalı yerlerde ve kalabalıkta bulunma olasılığının artması nedeniyle soğuk havalarda daha fazla görülür.
Difteri hastalığını bulaştıran kişiler çoğu kez boğaz difterili hastalar ve hasta olmayan boğaz taşıyıcılarıdır. Tropikal ülkelerdeki fakir kişiler, ılıman iklimli ülkelerde alkolikler, evsizler arasında deri difterili olgular bulaştırmada rol oynayabilirler.

A.B.D, Kanada ve Avrupa ülkelerinde 1924'den sonra aşılama sayesinde difterili olgu sayısı oldukça azalmış, yıllık insidans 1980'li yıllarda 100.000'de 0,002'nin altında saptanmıştır. Üçüncü Dünya ülkelerinde ise bazı yöreler endemik olarak kalmıştır. Örn: Brezilya, Nijerya, doğu Akdeniz Ülkeleri, Hindistan, Endonezya, Filipinler gibi. Eski Sovyetler Birliğinden ayrılan ülkelerde (Rusya, Ukrayna, Azerbeycan, Beyaz Rusya, Kazakistan, Moldova, Tacikistan, Özbekistan) 1990-1993 yılları arasında difteri salgınları tekrar görülmüştür. Bu ülkelerle ilişkili olan diğer Avrupa ülkelerinde (Bulgaristan, Estonya, Almanya, Litvanya, Polonya vs.) ve A.B.D'nin bazı eyaletlerinde difteriye bağlı küçük salgınlar zaman zaman görülmeye başlanmıştır. Ülkemizde 1987'de Elazığ'da küçük çaplı bir difteri salgını görülmüştür. Almanya, Finlandiya, İtalya, İngiltere gibi Avrupa Ülkelerinde 1990'dan sonra 20-32 arasında değişen sayıda difteri olgusu bildirilmiştir. Türkiye 1993 yılında Dünya Sağlık Örgütü'ne 69 difteri olgusu bildirmiştir. Ülkemiz için hem özellikle eski Sovyetler Birliği'nden ayrılan ülkelere ve Doğu Avrupa Ülkelerine ticaret amaçlı ve turistik gezilerin sayısındaki artış nedeniyle, hem de aşılamanın yetersiz olduğu yörelerde zaman zaman ortaya çıkabilmesi açısından difteri önemli bir hastalıktır.
Aşılama öncesi dönemde daha çok 15 yaş altındaki çocukların bir hastalığı olan difteri, son yıllardaki salgınlarda daha çok erişkinleri tutmuştur. Tam olarak bağışıklık sahibi olmayan bireylerde ölümle sonuçlanabilmesi ve ciddi, ömür boyu sürebilecek komplikasyonlar olması mümkündür.
(Diphtheria remains a serious disease throughout much of the world. In particular, large outbreaks of diphtheria occurred in the 1990s throughout Russia and the other former Soviet republics. Most life-threatening cases occurred in inadequately immunized persons. Travelers to disease-endemic areas are at increased risk for exposure to toxigenic strains of C. diphtheriae. Areas with known endemic diphtheria include Africa — Algeria, Egypt, and the countries in sub-Saharan region; Americas — Brazil, Colombia, Dominican Republic, Ecuador, Haiti and Paraguay; Asia/South Pacific — Afghanistan, Bangladesh, Bhutan, Cambodia, China, India, Indonesia, Laos, Mongolia, Burma (Myanmar), Nepal, Pakistan, Papua New Guinea, Philippines, Thailand, and Vietnam; Middle East — Iran, Iraq, Syria, Turkey, and Yemen; Europe — Albania and all countries of the former Soviet Union.)

Difterinin kuluçka süresi ortalama 2-4 gündür. Klinik belirtiler hastalığın yerleşim yerine göre;
1- Boğaz difterisi
2- Difteri krupu
3- Diğerleri olmak üzere üç başlık altında toplanabilir.

Genellikle boğaz difterisi zarlarının larenks ve soluk borusuna ilerlemesiyle oluşur. Bazen de doğrudan larenks tutulumu ile başlar. Difteri krupunda ses telleri üzerindeki zarlar nedeniyle ses kısılır, larenks lümenindeki daralma nedeniyle solunum zorlaşır. Lezyonların mekanik etkisinin kliniğe yansımasıyla üç dönem görülür:
a) Disfoni dönemi: Bu dönemde ses kısıklığı, çatallı "havlar gibi" öksürük görülür.
b) Paroksismal dispne dönemi: Zarın genişlemesiyle solunum sıkıntısı artar. Daha çok geceleri gelen nefes darlığı nöbetleri olur. Yardımcı solunum kaslarında kasılmalar görülür.
c) Asfiksi dönemi: Zarın lümeni giderek daraltması sonucunda; kalp atım ve solunum sayısında artış, yüzeyel solunum, morarma, daha önce huzursuz, hırçın, çırpınan hastada sakinleşme, reflekslerde zayıflama, nefes alamama ve ölüm görülür.
Bazen kopan zar parçalarının soluk borusu ve bronşlara inmesi sonucu solunum yollarının tıkanması ile ani ölümler görülebilir.

- Deri Difterisi: Özellikle sosyoekonomik düzeyi düşük, kişisel hijyeni bozuk, evsiz ve alkoliklerde görülür. Deride iyileşmesi geç ve güç olan lezyonlar şeklindedir. Difteri zarları keskin sınırlı ülserler şeklinde görülür.
- Burun difterisi: Genellikle burun deliklerinin ön kısmında lokalize lezyonlar şeklindedir. Başlangıçta tek taraflı sonra iki taraflı olabilir. Uzun süreli seröz veya seropürülan burun akıntısı ile seyreder. Genel sistemik belirtiler çok hafif olmakla birlikte burun difterisi bulaştırma yönünden önemlidir.
- Difteri lezyonları yukarıda anlatılanlar dışında nadiren konjunktiva, vajina, kulak gibi bölgelerde de yerleşebilmektedir.
Difteriden korunmanın esasını toksoid aşı ile rutin aşılama oluşturmaktadır. Tüm yolcular genellile "üç aşı"–DTP (difteri/tetanos/boğmaca) olarak verilen aşının tarifine uymalıdırlar. İlk üç dozdan sonra, DT olarak 7 yaşına kadar ilave dozlar verilebilir, bu yaştan sonra düşük difteri muhteviyatına sahip bir aşı (Td) yapılır. Hem tetanos toksoid (aşağıya bakınız) ve hem de difteri toksoid yaklaşık olarak her 10 yılda bir ek aşı olarak verilebilir, monovalant difteri aşısının tercih edilmemesi tavsiye edilir.

ALINTI

Kadın Üreme Organları


ÜREME ORGANLARIN YAPI VE İŞLEYİŞİ
Kadının üreme organları, pelvik kaviteye yerleşmiş ve pelvik taban tarafından desteklenen iç üreme organları ile vulvada yerleşmiş dış üreme organlarından oluşur .Dış üreme organları; mons pubisten anüse kadar uzanan bölümde yer alan organları ve bunlara ait kas, damar ve sinirleri içerir.·      Labia minör (küçük dudaklar): Labia majorlerin altında, damar ve sinir yönünden zengin, kılsız elastik dokulardır.
·           Labia major (büyük dudaklar) : Vulvanın iki yanında, yukarıdan aşağıya doğru uzanan içleri yağ ve bağ dokusu ile dolu, kıllı, damar, sinir ve ter bezlerinden zengin deri kıvrımlarıdır. Labia majorler, labia minörleri, uretral ve vajinal açıklığı korurlar.
·           Klitoris (Bızır): Erkekteki penisin karşılığı olan klitoris, labia minörlerin üstteki birleşme yerinin altında bulunan sertleşebilen bir organdır. Damar ve sinir yönünden zengin olduğundan cinsel uyarılar sonucu sertleşir ve kalınlaşır.
·           Hymen/Vaginal Açıklık (Kızlık zarı): Vajinal açıklığı kısmen örten elastik bir mukoz membrandır. Üzerinde “Menstrual kan” ın ya da akıntının dışarı akmasını sağlayacak bir ya da birkaç delik bulunur. Ender olarak tümüyle kapalı olabilir. Hymenin yapısı kişiden kişiye farklılık gösterir. Kızlık zarı cinsel birleşme ile genellikle yırtılır ve hafif bir kanama olur. Bazı zarlar, ileri derecedeesnek olabilir ve cinsel birleşmede yırtılmadığı için kanamaya da neden olmazlar.
Kadın üreme organları dışında perineye açılan iki açıklık daha vardır. Bunlardan öndeki “üretranın alt deliği -üretral açıklık- meatus”, arkadaki ise “dışkı çıkış açıklığı-anüs”tür.Vajina (Döl yolu, hazne): Vulvayı uterusa bağlayan, 8-10 cm uzunluğunda, kas ve zarlardan oluşan bir organdır. Duvarları birbirine çok yakındır, fakat iç yüzeyi plikalar ile kaplı olduğundan cinsel ilişki ve doğum zamanında genişleme ve uzama özelliğine sahiptir. Vajinanın ortamı asit özelliktedir, böylece iç üreme organlarını enfeksiyonlardan korur. Vajina, doğum kanalı olarak işlev görmesinin yanı sıra, menstruasyon kanının aktığı ve cinsel birleşmenin (koitusun) gerçekleştiği bir kanaldır.·         Uterus (Rahim, döl yatağı): Mons pubis ve mesanenin arkasında, rektumun önünde yerleşmiş, içi boş, hareketli bir organdır. Kadının en önemli üreme organları olan uterus,* normalde 8cm uzunluğunda, 5 cm genişliğinde ve 2,5 cm kalınlığında,* gebelikte aşılanmış ovumu ve bebeği içine alan ve onu geliştiren,* menstruasyon kanını oluşturan bir organdır.* Güçlü kas ve bağ dokusundan oluşmuştur.Uterus 3 tabakadan oluşmuştur. Parametrium, uterusun dış yüzünü örten tabakadır. Üzerini örten periton yaprağı, daha sonra karın içinde devam eder. Kalın bir düz kas tabakasından oluşanmyometrium tabakası, ortada yer alır. En içte ise müköz bir memebran olan endrometrium tabakası vardır. Uterusun tabakalarından endometrium; kendi özel yapısı ve over hormonlarının etkisi ile siklik değişikliklere duyarlıdır ve uyum sağlar.Uterus, korpus, istmus ve serviks olmak üzere üç bölümden oluşur. En büyük bölümünü korpusoluşturur. Korpusun üst kısmında bulunan fundus, uterusun en üst bölümüdür ve tubal açıklıklar, fundusun iki yanına açılır. Korpusun iç kısmında “kavum uteri” denilen geniş bir boşluk mevcuttur. Fetus bu bölümde büyür ve gelişir. İstmus, uterusun korpus ile serviks arasında yer alan en ince bölümüdür. Gebelikte açılıp kavum uteri ile birleşir. Serviks ise, erişkin bir kadında uterusun yaklaşık 1/3 ünü oluşturur. Ortasında servikal kanal bulunur. Bu kanalın, kavum uteriye bakan “iç” ve vajinaya bakan “dış” olmak üzere iki darlığı vardır. Kanal servikalin iç yüzeyi, endometrium mukozası olan tek katlı silendirik epitel ile örtülüdür. Bu tabaka, servikal dış darlık ve çevresinde, vajen mukozası olan “çok katlı yassı epitel” ile birleşir. Birleşme noktası, kadının yaşam dönemlerine göre değişik konumlarda olabilir. Örneğin cinsel olgunluk dönemindeki kadında dış darlıktan fornikslere doğru taşmıştır. Serviksin önemli bir bölümü bağ dokusundan oluştur. Bu sayede doğum sırasında incelerek 10 cm e kadar açılır. Servikal kanalda, salgı yapan hücreler bulunur. Bu hücreler, over hormonlarından etkilenerek, kokusuz, saydam ve alkalen özellikte servikal mukusu salgılar.·  Tubalar (Tüpler,Yumurtalık kanalları): Uterusun üst köşelerinden overlere doğru uzanan 10-12cm uzunluğunda ince kanallardır. Uçları püsküllü bir yapıdadır. Tubalar, ovulasyonla overlerden atılan yumurtanın ve aşılanmış yumurtanın uterusa taşınmasını sağlar. Bu taşınmayı sağlayan mekanizma, tüplerin peristaltik hareketleri, tüplerde üretilen salgı ile tüp mukozasındaki siliaların (küçük tüycükler) yönsel hareketleridir.· Overler (Yumurtalıklar): Uterusun her iki yanında tubaların fibrial uçlarına yakın olarak yerleşmişlerdir. Overler; 4cm uzunlukta, 2cm genişlikte, 1cm kalınlığındadır. Overlerin iki görevi vardır.1)    Yumurta hücresini geliştirip ovulasyonu sağlamak. Her ay (dönüşümlü olarak her ay bir yumurtalıktan olmak üzere) yumurtalıktan 7-8 yumurta gelişir, ama yalnızca bir tanesi olgunlaşıp çatlayacak boyuta ulaşır. Yumurta yapma ve yumurtlama etkinliği, ergenlikte başlar ve menopoza kadar sürer.2)    İki önemli kadınlık hormonu olan östrojen ve progesteronu üretmek.2-Kadın Üreme Organlarının İşleyişiÜreme fonksiyonlarının normal devam edebilmesi için tüm kadın organizmasında, özellikle üreme organlarında, menarş (ilk adet görme) ile başlayan ve menopoza (adetten kesilme) kadar süren dönemde her ay düzenli değişiklikler olur. Buna “siklus/ menstrual siklus/ periyot” denir. Ortalama siklus süresi, 28 (22-35günler arasında normal sayılır) gündür.Kadın üreme fonksiyonu, hipotalamus, hipofiz, overler (östrojen ve progesteron) ve üreme organları özellikle uterusun endometrium tabakası arasında oluşan bir etkileşim mekanizması ile gerçekleşir.*Overlerde pek çok folikül hipofiz ön lobundan salgılanan FSH’ın etkisi ile olgunlaşmaya başlar ve her bir folikül östrojen salgılar. Bu süreçte östrojen kanda en yüksek düzeydedir. Bunun etkisi ile endometriumun bazal tabakası epitelle örtülür ve hızla gelişerek kalınlaşır, içindeki damarlar gelişir ve çoğalır Fonksiyonel tabaka, böyle oluşur.*Overlerde aynı anda gelişen ve içinde “yumurta hücresini” barındıran birkaç folikülden yalnızca bir tanesi, gelişimini tamamlar ve çatlayarak içindeki “ovumu=yumurta hücresi”ni dışarı atar. Bu olaya“ovulasyon=yumurtlama” denir. Ovulasyon, her ay farklı overlerde dönüşümlü olarak gerçekleşir ve ovulasyon dönemi, bir sonraki adetten ortalama 14 gün (11-16 gün) önceye denk düşer. Ovumun ömrü; yumurtalıklardan atıldıktan sonra 24-36 saattir.*Ovülasyondan sonra geride kalan folikül “korpus luteuma” dönüşür ve salgıladığı çok miktarda progesteron, az miktarda östrojen hormonu etkisi ile endometrium kalınlaşmaya devam eder. Endometrium yumuşak, ödemli ve kalın bir yapıya bürünür, böylece “fertilize ovum=zigot” un yerleşmesi için uygun bir ortam hazırlanmış olur.*Fertilizasyon=aşılanma olmamış ise, korpus luteum geriler, östrojen ve progesteronun kandaki düzeyleri düşer. Hormonal desteğin yitirilmesi, dolaşım spazmı ve doku iskemisi sonucunda endometriumun fonksiyonel tabakasında doku nekrozu meydana gelir, damarlar açılır ve fonksiyonel tabaka soyularak menstrüasyon kanı olarak vajinal yoldan dışarı atılır.Menstrüasyon kanının içerisinde; endometrial doku, kan, vajina epitel hücreleri ve servikal mukus vardır. Normal menstruasyon, 2-7 gün sürer ve kaybedilen kan miktarı 30-100 cc arasında değişir.İlgili Yazılar:

ALINTI

11 Eylül 2011 Pazar

Kasık Granülomu


Granüloma inguinale, Calymmatobacterium granulomatis adlı bakterinin neden olduğu ve genital organlarda kronik iltihaba yol açan cinsel yolla bulaşan bir hastalıktır.
Granüloma inguinale ılıman iklimlerde ender, tropik bölgelerde sık görülür.

Belirtiler ve Tanı
Belirtiler enfeksiyondan 1-12 hafta kadar sonra başlar. İlk belirti yuvarlak, kabarık bir şişlik oluşturan ağrısız, kırmızı bir nodüldür. Enfeksiyon genital bölgededir ancak hem kadınlarda hem de erkeklerde anüs, kalçalar ve yüzde de enfeksiyon olabilir.

Sonunda kabarık şişlikler genital organları örtebilir. İyileşme yavaştır, nedbe dokusu oluşur. Bu şişlikler sıklıkla başka organizmalarla enfekte olur. Granüloma inguinale tedavi edilmezse enfeksiyon vücutta kemikler, eklemler ya da karaciğere yayılıp şiddetli kilo kaybı, ateş ve kansızlığa neden olabilir.


ALINTI

Kızlık Zarı Dikimi


Kızlık zarı anatomik olarak vajinanın hemen giriş kısmında yerleşmiş, vagina içinde değil vaginanın hemen girişinde , dudakların 1-1,5 cm içindedir ve küçük dudaklara bağlıdır.Ortasında adet kanının ve vaginal salgıların akmasına olanak tanıyan ufak bir delik bulunmaktadır.Kızlık zarı ilişki, masturbasyon, travma veya muayene ile yırtılabilir.Yırtılma esnasında bir miktar kanama gelmesi beklenir ancak her zaman kanama olmaz ve bu da bizim gibi toplumlarda önemli sorunlara yol açmaktadır. Bazı tip kızlık zarları elastik kıvamdadır ve ilişki esnasında kanama olmayabilir. Bu tip kızlık zarları ancak doğum esnasında yırtılırlar. Kanama olmamasını diğer bir nedeni de kızlık zarının damarsız olan bir kısmından yırtılması veya çok az kanama olup bunu vajinal salgılarla anlaşılamamasıdır.Kızlık zarı dikilerek onarılabilir , burada başarı yırtığın oluş zamanına ve dokuların vereceği cevaba bağlıdır. Kızlık zarının tamirinde esas amaç zarı eski anatomik yapısına kavuşturmak ve cinsel birleşme esnasında kanamanın meydana gelmesini sağlamaktır. Kızlık zarı dikimi cinsel ilşki sayısı ve ilişkinin ne zaman olduğu farketmeksizin yapılabilir, hatta doğum yapmışlara bile uygulanabilmektedir.

ALINTI

KIZLIK ZARI NEDİR? Hakkında Merak Ettikleriniz



Kızlık zarı vajinanın girişinden birkaç santim içerde, ortası delik, soğan zarı inceliğinde bir zardır. Vajinaya bu zarın ortasındaki delikten daha büyük herhangi bir şey, birkaç santim girdiğinde, bu zar kenarlara çekilir, yani bozulur

Vajinaya girenin, penis, parmak, tampon ya da başka bir cisim olması durumu değiştirmez. Kızlık zarı vajina duvarlarına doğru çekilirken, üzerindeki kılcal damarlar çatlar ve bir kaç damla kan gelir. Bazı kızlık zarları esnektir, kılcal damar çatlaması olmaksızın kenarlara çekilebilir ve kanamazlar. Kanama genellikle vajinaya ilk giriş sırasında olur, ilk girişi izleyen hafta içindeki girişlerde de taze yara nedeniyle ufak kanamalar olabilir. Daha nadir olarak ilk giriş kısmi olabilir ve ilgisiz bir zamandaki tam girişte yeniden kanama olabilir.

- Kızlık zarı doğa tarafından vajenin giriş kısmına yerleştirilmiş olan ve kesin görevi bilinmeyen bir dokudur, bazı bilim adamları adet görünceye kadar vajeni ve rahmi dışarıdan gelebilecek mikroplara karşı koruyan bir oluşum olarak, bazılarıda sadece bir doku kalıntısı olarak değerlendirirler.

Kızlık Zarı Yapısı nedir?
- Kızlık zarı, mukoza dediğimiz ağız içi yapısına benzeyen bir yapıya sahiptir.

Herkesde kızlık zarı varmıdır?
- Bazı kadınlarımızda doğuştan bulunmayabilir.


Kızlık zarı nerededir?
- Kızlık zarı vajina (dölyolu) girişinde yaklaşık 1-2 cm. içeridedir.


Herkesin kızlık zarı aynı mıdır?
- Hayır, kadından kadına çok büyük farklılıklar gösterebilmekle beraber belli başlı altı-yedi çeşide ayırabiliriz. Bunlar;


Kızlık zarı ilişki dışında ne zaman yırtılır?
- İlişki dışında nadir olarak bazen uzakdoğu sporu ,jimnastik gibi aktif ve normalin dışında bacak açma hareketi yapanlarda,kaza ve bazen düşmelerde yırtılabilir.


Yırtılan kızlık zarı sonra tekrar iyileşirmi?Kapanırmı?
- Hayır, farklı bir yapıya sahip olan kızlık zarının yırtılan kısımları hiç bir zaman kendiliğinden tekrar birleşmez.


Masturbasyon yaparken yırtılabilirmi?
- Eğer içinize bir şey sokmadan sadece sürtünme yoluyla masturbasyon yapıyorsanız yırtılmaz.


Kızlık zarı parmak girmesinden zarar görür mü?
- Bu kızlık zarının tipine bağlıdır, bazı kızlık zarına hiç bir şey olmayacağı gibi, bazıları da yırtılabilir.


İlk ilişkide çok acı verirmi?
- Genelde bu sizin partnerinizle ne kadar uyum içinde olduğunuza ve kızlık zarının tipinede bağlı olmakla beraber yavaş hareket edilecek olursa fazla bir acı vermez.


Ya yırtılmazsa?
- Yırtılmazsa bir jinekolog tarafından uyuşturularak size hiç bir acı verilmeden açılabilir.

İlk ilişkide kızlık zarının acısından çok korkuyorum,ne yapabilirim?
- Eşinizle anlaşarak bir jinekoloğa giderseniz, o kızlık zarınızı uyuştururarak size hiç bir şey hissettirmeden açabilir.


Çok kanarmı ?
-Hayır, pembe renkli (vajen salgıları ile karıştığı için kanın rengi açılır) bir kaç damla kan gelebilir.


Ya kanama durmazsa?
- Çok kalın kızlık zarlarında bazen olabilmektedir, doktora müracaat ederseniz o gerekli müdahaleyi yaparak kanamayı durduracaktır.


Kızlık zarı tamir edilir mi ? dikilir mi?
- Evet, kızlık zarı dikilir.


Kızlık zarını kim diker veya dikebilir ?
- Kızlık zarını sadece bir kadın doğum uzmanı diker.


Dikilen bir kızlık zarı yüzde yüz kanarmı?
- Evet, eğer bu işin uzmanı tarafından dikilmişse dikilen bir zar yüzde yüz kanar.


Dikilen bir kızlık zarının dikildiği ilişkiye gireceğim kişi tarafından anlaşılırmı?
- Kesinlikle hayır, sadece kadın doğum uzmanları veya adli tıp uzmanları bunu anlayabilir


Kızlık zarı dikilmesi için ilişki sayısının veya ne kadar süredir ilişkiye girildiğinin önemi varmıdır?
- Hayır yoktur, çocuk doğurmuş kadınlarda dahi bu kızlık zarı tamir edilir.


Kızlık zarı dikişi acırmı? ne kadar sürer? nasıl bir ameliyattır?
- Hayır acımaz, siz uyutularak veya o bölge uyuşturularak yapılır, 10 ila 30 dakika arasında sürer, operasyondan sonra rahatlıkla yürüyebilir veya çalışabilirsiniz. Hiç kimse sizin böyle bir operasyon geçirdiğinizi anlamaz.


Kızlık zarı ilişkiden ne kadar zaman önce dikilmelidir?
- Bu kızlık zarınızın tipine ve hekiminizin yapacağı ameliyata bağlıdır, bazen bir kaç ay evvel, bazen bir kaç gün evvel bazende bir yıl önce dikmek gerekir.


Dikildikten sonra nelere dikkat etmek gerekir? Duş vesaire gibi şeyler zararlımıdır?
-Özel bir şey gerektirmez ilk bir kaç gün hekiminizin önerilerine uymak gerekir, rahatlıkla bir kaç gün sonra duş alabilirsiniz.


Kızlık zarımı kendim kontrol edebilirmiyim?
- Hayır, uygun pozisyonu aldığınızda ayna yardımı ile sadece görebilirsiniz fakat tıbbi bilginiz yetersiz olduğu için hiçbir yorum yapamazsınız.


Kim kontrol edebilir?
- Sadece bir kadın doğum uzmanı bu konuda size yardımcı olacabilecektir.


Kontrol sırasında acırmı? veya zarar gelebilirmi?
- Hiç bir acı hissetmeyeceğiniz gibi, hiç bir zararda gelmeyecektir. Bu konuda bir şüpheniz veya sıkıntınız varsa muayeneye gidiniz. Kimse bu konuda muayene olmanızı garip karşılamayacaktır.



ALINTI