Günlük Burç Yorumları

16 Eylül 2013 Pazartesi

Üniversite yurdu








Bugün yurt raporu almak için gelen Hacettepe'li bir öğrenciye nasıl bir yurtta kaldığını sordum 
"Devletle üniversitenin ortak yurdunda kalıyorum" dedi 
"Ne kadar ücret ödeniyor?" diye sordum 
"Aylık 185 lira olmuş, iki senedir 160 liraydı. Yine de herkes homurdanmış niye zam oldu diye" dedi 
"Yemek ne kadar?" diye sordum 
"Her öğün birer lira" dedi 
 "Ne kadar ucuzmuş" diye hayret ettim 
"Eskiden 1,75 ti, rektöre söyledik, 1.25' e indirdi. O da içimize sinmedi 1 lira olsun dedik, oldu" dedi




"Nasıl söylediniz rektöre?" diye hayretle sordum 
"Öğrenci konseyi gidip söyledi, o da kabul etti. Zaten sağolsun maillerime falan hemen cevap veriyor" dedi 
"Sekreteri cevap veriyor demek istedin herhalde" dedim "Yoo, bazen sekreteri de bakıyor ama kendisi Ipad'inden cevaplıyor" dedi 
"Harç da ödemiyorsunuz artık sanırım" dedim 
"Evet harç geçen sene kalktı" dedi




"Yurda giriş çıkış saatlerinde sıkıntı oluyor mu?" diye sordum "Gece 2 - sabah 6 arası giriş çıkış yasak. Yine de ikiyi on geçeye kadar falan müsamaha gösteriyorlar. 
Gece 01:30 da Güven Park'tan servis kalkıyor zaten" dedi 




"İşler benim zamanıma göre epey değişmiş. Yurda giriş 1986 yılında 22:30 daydı, ayrıca uyuyor da olsan gece 11 de uyanıp, pijamanı çıkartıp, giyinip yurt müdürünün önünde imza atman gerekiyordu" dedim

23 Mayıs 2013 Perşembe

Kim milyoner olmak ister

If I Were A Rich Man by Fiddler On The Roof on Grooveshark


Bugün randevusuna geç kalan bir hasta 
"Kusura bakmayın İstanbul'daydım, Kim Milyoner olmak ister yarışmasına katıldım" dedi 
"Nasıl katılınıyor, zor oldu mu?" diye sordum 
"İnternet sitesinden öylesine form doldurmuştum. İki hafta sonra telefon edip çağırdılar. " dedi 
"Ne kadar kazandınız" diye sordum 
"Yarışamadım ki... Önce  260 kişiydik. Herkesle yarımşar dakika görüştüler. O arada tipine falan bakıyorlar. Sonra seçilenlere bir sınav yaptılar. Sorular bayağı zordu. Ben 20 sorudan 10 sını yapmışım, çok iyiymiş. Söylediklerine göre bu sınavı bilmediğin konuları tespit edip gerekirse o konulardan sormak için yapıyorlarmış. Sonra editör, yapımcı, yönetmen üç kadın bir daha görüşme yaptılar." dedi 
"Hepsi kadın mıydı?" diye böldüm 
"Evet hepsi tipik Nişantaşı kadınlarıydı. İnsanı hiç önemsemiyorlardı. Genelde öyle bir tavır vardı zaten. Makyözler mesela seni oturtuyorlar, hiç sormadan yüzünü boyuyorlar, pembe rujlar sürüyor, kafalarına göre nişan başı yapıyorlar. İtiraz edecek oldum, bu televizyon makyajı dediler. E bir milyon ikiyüzellli bin kişi başvurmuş, sırada bekleyen çok." dedi 



"Makyaj yaptıklarına göre seçildiniz yani" dedim 
"Evet sabah saat 9 da stüdyoda olmam söylendi. Format gereği mutlaka bir de yakının olması gerekiyormuş. İstanbul'dan bir arkadaşıma rica ettim, benimle geldi. Sabah bizi ayırdılar, yarışacak 19 kişi bir odada , yakınlar salonda izleyici olarak akşam sekize kadar bekledik. Bir haftalık programı toptan çekiyorlarmış" dedi 
"İçerde ne yaptınız o kadar saat? Yiyecek, içecek verdiler mi" diye sordum 
"Sohbet, muhabbet. İçerden sorular duyuluyordu, onlardan konuştuk. Başımızda editör vardı zaten. O sürekli bizi izleyip kimin katılacağına karar veriyordu. Bir de ilgimi çeken; herkes telefon jokeri için evde teşkilat kurmuş. Bilgisayarlar hoperlörler tanıdıklar hazır bekliyormuş. Editör de 'İsterseniz yakınlarınızın Google'da arama yapabilmesi için kelimeyi kodlayabilirsiniz' dedi. Yani onlar da bunu teşvik ediyorlardı. Öğleyin karavana verdiler, masada bisküvitler ve su vardı" dedi 




"Size sıra mı gelmedi?" diye sordum 
"Aslında bizim gurup pek başarılı değildi. Zaten hep şık, güzel ama tıntın gençleri seçmişler. 40 yaşının üstünde 2-3 kişi vardı. Çoğu bir milyara varmadan elendi böylece 20 kişiden 14'i yarışabildi. Bir kişi 125 milyar kazanınca 'Artık para vermezler' dediler, çünkü her gün vermeye razı oldukları belli bir miktar varmış." dedi 
"Kenan Işık'ı gördünüz mü?" diye sordum 



"O geleceği zaman büyük olay oluyor Kenan Bey geliyor kaçılın diye koridorlar boşaltılıyor. Emekli polis gibi bir koruması var onunla geziyor, kimseyle konuşmadı." dedi 
"Kalan 6 kişi bir dahakine çağrılmıyor muymuş?" dedim 
"Hayır her hafta taze 250 kişi çağırıyorlarmış. Harcadığımız para ve zamana yazık oldu.  Editör bizi uğurlarken 'Nasibinizde varsa mutlaka yine çağrılırsınız' dedi, yani kendilerini ilahi bir güç olarak görüyorlar." dedi

25 Mart 2013 Pazartesi

polis rozeti



King of Pain by The Police on Grooveshark
 
 Bugün kimliğini çıkartmak için cüzdanına davranan bir polisin cüzdanının içinde metal polis rozetini görünce
"Filmlerde görüyordum ama sahiden kullanılıyor mu bu rozetler" dedim
"Evet, hem de saf gümüşten. Bayağı pahalıydı, parasını  bizden taksit taksit kestiler" diyerek cüzdanına perçinlenmiş olan rozeti incelemem için uzattı.
"Bu rozetin parasını sizden mi aldılar?" diye sordum
"Tabi, silah için de veriyoruz. Gerçi vergisiz olduğundan normal fiyatından çok daha ucuza geliyor ama yine de maaştan kesiliyor" dedi
"Evde kendi silahın varsa, satın almasan olmuyor mu?" diye sordum
"Hayır devletin verdiği silahı kullanmak mecburi, bu konu çok hassastır" dedi




"Rozeti kaybederseniz bir daha mı para ödeniyor?" diye sordum
"Tabi ayrıca hem rozet, hem silah kaybında dörder ay kıdem durdurma cezası alıyorsun. Zimmetli olmasa üzerimde taşımayacağım bile. Bizden geçti ama genç arkadaşların çok hoşuna gidiyor. İhalesi yapılamamış, uzun süredir dağıtılmadığından bizimkilere hayran hayran bakıyorlar" dedi



"Sahtesini yapmışlardır bu rozetin değil mi?" dedim
"Çook! Sahtesinin ortası kırmızı oluyor. Dizilerde falan kullanılanlar hep öyledir. Gerçeğinde ise görüyorsunuz kırmızı yok.  Bizimki saf gümüş, amirlerinki de düz sarı" dedi



"Onlar da altından mı yoksa ?" diye sordum
"Yok pirinç mi, sarı mı neymiş" dedi

30 Kasım 2012 Cuma

portre fotoğrafçılığı



 Sevil De Sevme by Zeki Müren on Grooveshark

Bugün duvarımdaki fotoğrafları gören bir hasta
"Biliyor musunuz Doktor Bey ben de eskiden fotoğrafçılık yapardım, ama benim yaptığım çok başka bir fotoğrafçılıktı Stüdyomu devrederken  satın almak için  gelenler bakarlardı ortada spot yok, makine yok 'Nesine bu kadar para istiyorsun?' der, yaptığım işi, istediğim parayı anlayamazlardı.
Halbuki orası başka bir yerdi:
Çetin Altan, Süleyman Demirel, İsmet İnönü, Zeki Müren hep bana gelip fotoğraf çektirirlerdi.
Mesela Zeki Müren aslında sahne fotoğraflarında hep Erol Atar'la çalışır, ama altı ayda bir fedaisi ile gelir gerçek halini görmek için bende de bir fotoğraf çektirir kendi arşivine koyardı. Erol'un çektiği rütuşlu fotoğraflardan sonra bana gelince kendini bulduğunu söylerdi" dedi



"Siz hiç rötuş yapmaz mıydınız?" dedim
"Hayır ben hiç rütuş yapmazdım. O kadar ki; mesela dışarda hava aydınlık, adamın gözbebekleri toplu iğne başı gibi kısılyor, dükkana girince de bir anda etrafı görebilmek için kocaman büyüyor. Hemen oturtup fotoğrafını çekersen gözbebekleri böyle açıkken göz dibi sarı sarı çıkar, rütuşla düzeltmek gerekir. Ben bunun için ışıkları kademe kademe yükselten bir reosta yaptırdım, onu da kart kurutma makinasının ağır devirli  kasnağına  bağladım. Müşteri gelince oturtup çay, kahve; adamına göre viski - O zaman piyasada yabancı içki yok, Amerikan Pazarından alıyorum;  ikram edip lafa tutarken  sistemi çalıştırırdım. Tavanda plakaların arkasına gizlenmiş indirek ışıklar yavaş yavaş açılınca, gözler normal ışığa alışırdı. ayrıca indirek ışık gölge oluşturmuyor, sarkma gölge yok, rütuşa gerek kalmazdı.



Mesela sık sık İsmet İnönü'yü çekerdim ben. O ölünce Mevhibe Hanım gelmeye başladı.
'Oğlum babanla benim şu fotoğrafımı birleştiriver' diyor, şimdiki fotoşap gibi yapıyoruz birşeyler..."
"Babanla mı dediniz" diye konuşmasını böldüm
"Evet, İnönü'ye baba derdim ben. Neyse getirmiş kendi gençlik fotoğrafını, İnönü'nün son yıllarında çekilmiş fotoğrafıyla birleştirmek istiyor. Yenisini de asla çektirmek istemiyor.
'Siz aynaya bakınca kendinizden nefret mi ediyorsunuz' dedim, ısrarla bir fotoğrafını çektim. Bir baktı
' Aa, ne güzel çıktı' diye şaşırdı.



Ayrıca insan yüzü asimetriktir, konuya öyle pozisyon vereceksin ki rütuş yapmana gerek olmayacak. " dedi ve ekledi
"Mesela diyelim İlhami Soysal geldi, kendini tanıttı, ben işim olmasa da ona 3 gün sonrasına randevu verirdim. Bu arada gazetedeki yazılarını okur, sonra geldiğinde etrafında yazılarından bahsederek dolaşırken havalı deklanşörle sezdrimeden doğal halini çekerdim. Yazarlar kendi yazılarından bahsedince övülünce gevşer daha iyi fotoğraf verirler."

4 Eylül 2012 Salı

Güreş


Hold Me Tight by The Betals on Grooveshark

  Bugün lisans yenilemek için başvuran bir güreşçiye güreş müsabakalarının neden böyle sıkıcı hale geldiğini sordum
"Hep Avrupalılar yüzünden oldu" dedi
"Nasıl yani?" diye sordum
"Güreşi şu anda Fransızlar yönetiyor. Eskiden güreşi domine eden ülkeler belliydi, işte Kafkaslar, Ruslar, Amerikalılar, İran, Türkiye vs. Avrupalının esamisi okunmazdı. Müsabakalar 5 dakikalık tek devre üzerinden yapılırdı. 5 dakikalık sürede sporcular yorulduğundan birbirlerine daha çok pozisyon verirlerdi, teknik oyunlar olurdu.




Puan kaybetsen bile telafi etme imkanı vardı. Şimdi iki dakikalık üç set oynanıyor. İki dakika içinde puan verirsen telafisi mümkün değil, bir sıfır seti kaybediyorsun. Bu nedenle kimse oyun yapıp riske girmek istemiyor, kura topu vesaire ile iş iyice şansa kaldı.



Bu sistem sayesinde artık bir İtalyan, bir Alman madalya kazanabiliyor ama salonda seyirci kalmadı" dedi
"Ben eskiden güreş izlemeyi severdim ama artık çok sıkılıyorum" dedim



"Ben de hep eski maçları izliyorum, bakıyorum tribünler tıklım tıklım. Şimdi ancak güreşçiler birbirini izliyor." dedi

Son iki fotoğraf Aleksandr Karelin

29 Mayıs 2012 Salı

ekip çalışması


Too Old to Rock 'N' Roll; Too Young to Die by Jethro Tull on Grooveshark

Geçen hafta empotans yakınmasıyla gelen 70 yaşın üzerindeki bir hastanın yakınmasının organik mi, psikolojik mi olduğunu ayırt etmek için cinsel isteğinde azalma olup olmadığını sordum.
İsteksizliği  olduğunu söyleyince konuyu iyice anlamak için;
"İsteksizliğiniz sadece eşinize mi, yoksa tüm karşı cinse karşı mı?" diye sordum
Hasta sırtını dikleştirdi, ciddi bir edayla;
"Doktor Bey, bu bir ekip işidir! Hanımlar ne yazık ki bir yaştan sonra bu işlerden elini eteğini çekiyorlar. Erkeklerde ise hiç değişiklik olmuyor" dedi ve ekledi
"Öküz ölüm döşeğindeymiş,  'Son bir isteğin var mı?' diye sormuşlar.
'Gönümü genç bir düvenin üzerine atın' demiş" dedi

Bu yazı bu ay evlenen Dr. Gökhan Uçar'a hediye edilmiştir.


Bedellide son durum !


MilliSavunma Bakanı İsmet Yılmaz dün bedelli askerlik için başvuranların sayısının 27 bin 400’e ulaştığını açıkladı.

Bakanlık yetkilileri, 30 bin liralık bedel ücretinin iki taksit halinde ödenmesi nedeniyle bazı vatandaşların son tarih olan 15 Haziran’a kadar beklediklerini bu tarihte yapacakları ilk taksit ödemesinin ardından ikinci taksidi 15 Haziran’dan itibaren kazanacakları 6 aylık sürede ödemeyi hedeflediklerini bu nedenle de başvuru sayısının şimdilik geride kaldığını belirttiler. 30 yaşından gün almış olan 1982 doğumlular ile daha büyük yaşa sahip olanların yararlanabileceği bedelli askerlik kapsamında 460 bin kişi bulunuyor. Ancak bedelli askerlikten yararlanmak üzere 100 bin civarında başvuru bekleniyor.
Vatan


Kaynak : http://www.haber3.com/bedellide-son-durum--1338502h.htm#ixzz1wHymZxoy