Günlük Burç Yorumları

25 Mart 2013 Pazartesi

polis rozeti



King of Pain by The Police on Grooveshark
 
 Bugün kimliğini çıkartmak için cüzdanına davranan bir polisin cüzdanının içinde metal polis rozetini görünce
"Filmlerde görüyordum ama sahiden kullanılıyor mu bu rozetler" dedim
"Evet, hem de saf gümüşten. Bayağı pahalıydı, parasını  bizden taksit taksit kestiler" diyerek cüzdanına perçinlenmiş olan rozeti incelemem için uzattı.
"Bu rozetin parasını sizden mi aldılar?" diye sordum
"Tabi, silah için de veriyoruz. Gerçi vergisiz olduğundan normal fiyatından çok daha ucuza geliyor ama yine de maaştan kesiliyor" dedi
"Evde kendi silahın varsa, satın almasan olmuyor mu?" diye sordum
"Hayır devletin verdiği silahı kullanmak mecburi, bu konu çok hassastır" dedi




"Rozeti kaybederseniz bir daha mı para ödeniyor?" diye sordum
"Tabi ayrıca hem rozet, hem silah kaybında dörder ay kıdem durdurma cezası alıyorsun. Zimmetli olmasa üzerimde taşımayacağım bile. Bizden geçti ama genç arkadaşların çok hoşuna gidiyor. İhalesi yapılamamış, uzun süredir dağıtılmadığından bizimkilere hayran hayran bakıyorlar" dedi



"Sahtesini yapmışlardır bu rozetin değil mi?" dedim
"Çook! Sahtesinin ortası kırmızı oluyor. Dizilerde falan kullanılanlar hep öyledir. Gerçeğinde ise görüyorsunuz kırmızı yok.  Bizimki saf gümüş, amirlerinki de düz sarı" dedi



"Onlar da altından mı yoksa ?" diye sordum
"Yok pirinç mi, sarı mı neymiş" dedi

30 Kasım 2012 Cuma

portre fotoğrafçılığı



 Sevil De Sevme by Zeki Müren on Grooveshark

Bugün duvarımdaki fotoğrafları gören bir hasta
"Biliyor musunuz Doktor Bey ben de eskiden fotoğrafçılık yapardım, ama benim yaptığım çok başka bir fotoğrafçılıktı Stüdyomu devrederken  satın almak için  gelenler bakarlardı ortada spot yok, makine yok 'Nesine bu kadar para istiyorsun?' der, yaptığım işi, istediğim parayı anlayamazlardı.
Halbuki orası başka bir yerdi:
Çetin Altan, Süleyman Demirel, İsmet İnönü, Zeki Müren hep bana gelip fotoğraf çektirirlerdi.
Mesela Zeki Müren aslında sahne fotoğraflarında hep Erol Atar'la çalışır, ama altı ayda bir fedaisi ile gelir gerçek halini görmek için bende de bir fotoğraf çektirir kendi arşivine koyardı. Erol'un çektiği rütuşlu fotoğraflardan sonra bana gelince kendini bulduğunu söylerdi" dedi



"Siz hiç rötuş yapmaz mıydınız?" dedim
"Hayır ben hiç rütuş yapmazdım. O kadar ki; mesela dışarda hava aydınlık, adamın gözbebekleri toplu iğne başı gibi kısılyor, dükkana girince de bir anda etrafı görebilmek için kocaman büyüyor. Hemen oturtup fotoğrafını çekersen gözbebekleri böyle açıkken göz dibi sarı sarı çıkar, rütuşla düzeltmek gerekir. Ben bunun için ışıkları kademe kademe yükselten bir reosta yaptırdım, onu da kart kurutma makinasının ağır devirli  kasnağına  bağladım. Müşteri gelince oturtup çay, kahve; adamına göre viski - O zaman piyasada yabancı içki yok, Amerikan Pazarından alıyorum;  ikram edip lafa tutarken  sistemi çalıştırırdım. Tavanda plakaların arkasına gizlenmiş indirek ışıklar yavaş yavaş açılınca, gözler normal ışığa alışırdı. ayrıca indirek ışık gölge oluşturmuyor, sarkma gölge yok, rütuşa gerek kalmazdı.



Mesela sık sık İsmet İnönü'yü çekerdim ben. O ölünce Mevhibe Hanım gelmeye başladı.
'Oğlum babanla benim şu fotoğrafımı birleştiriver' diyor, şimdiki fotoşap gibi yapıyoruz birşeyler..."
"Babanla mı dediniz" diye konuşmasını böldüm
"Evet, İnönü'ye baba derdim ben. Neyse getirmiş kendi gençlik fotoğrafını, İnönü'nün son yıllarında çekilmiş fotoğrafıyla birleştirmek istiyor. Yenisini de asla çektirmek istemiyor.
'Siz aynaya bakınca kendinizden nefret mi ediyorsunuz' dedim, ısrarla bir fotoğrafını çektim. Bir baktı
' Aa, ne güzel çıktı' diye şaşırdı.



Ayrıca insan yüzü asimetriktir, konuya öyle pozisyon vereceksin ki rütuş yapmana gerek olmayacak. " dedi ve ekledi
"Mesela diyelim İlhami Soysal geldi, kendini tanıttı, ben işim olmasa da ona 3 gün sonrasına randevu verirdim. Bu arada gazetedeki yazılarını okur, sonra geldiğinde etrafında yazılarından bahsederek dolaşırken havalı deklanşörle sezdrimeden doğal halini çekerdim. Yazarlar kendi yazılarından bahsedince övülünce gevşer daha iyi fotoğraf verirler."

4 Eylül 2012 Salı

Güreş


Hold Me Tight by The Betals on Grooveshark

  Bugün lisans yenilemek için başvuran bir güreşçiye güreş müsabakalarının neden böyle sıkıcı hale geldiğini sordum
"Hep Avrupalılar yüzünden oldu" dedi
"Nasıl yani?" diye sordum
"Güreşi şu anda Fransızlar yönetiyor. Eskiden güreşi domine eden ülkeler belliydi, işte Kafkaslar, Ruslar, Amerikalılar, İran, Türkiye vs. Avrupalının esamisi okunmazdı. Müsabakalar 5 dakikalık tek devre üzerinden yapılırdı. 5 dakikalık sürede sporcular yorulduğundan birbirlerine daha çok pozisyon verirlerdi, teknik oyunlar olurdu.




Puan kaybetsen bile telafi etme imkanı vardı. Şimdi iki dakikalık üç set oynanıyor. İki dakika içinde puan verirsen telafisi mümkün değil, bir sıfır seti kaybediyorsun. Bu nedenle kimse oyun yapıp riske girmek istemiyor, kura topu vesaire ile iş iyice şansa kaldı.



Bu sistem sayesinde artık bir İtalyan, bir Alman madalya kazanabiliyor ama salonda seyirci kalmadı" dedi
"Ben eskiden güreş izlemeyi severdim ama artık çok sıkılıyorum" dedim



"Ben de hep eski maçları izliyorum, bakıyorum tribünler tıklım tıklım. Şimdi ancak güreşçiler birbirini izliyor." dedi

Son iki fotoğraf Aleksandr Karelin

29 Mayıs 2012 Salı

ekip çalışması


Too Old to Rock 'N' Roll; Too Young to Die by Jethro Tull on Grooveshark

Geçen hafta empotans yakınmasıyla gelen 70 yaşın üzerindeki bir hastanın yakınmasının organik mi, psikolojik mi olduğunu ayırt etmek için cinsel isteğinde azalma olup olmadığını sordum.
İsteksizliği  olduğunu söyleyince konuyu iyice anlamak için;
"İsteksizliğiniz sadece eşinize mi, yoksa tüm karşı cinse karşı mı?" diye sordum
Hasta sırtını dikleştirdi, ciddi bir edayla;
"Doktor Bey, bu bir ekip işidir! Hanımlar ne yazık ki bir yaştan sonra bu işlerden elini eteğini çekiyorlar. Erkeklerde ise hiç değişiklik olmuyor" dedi ve ekledi
"Öküz ölüm döşeğindeymiş,  'Son bir isteğin var mı?' diye sormuşlar.
'Gönümü genç bir düvenin üzerine atın' demiş" dedi

Bu yazı bu ay evlenen Dr. Gökhan Uçar'a hediye edilmiştir.


Bedellide son durum !


MilliSavunma Bakanı İsmet Yılmaz dün bedelli askerlik için başvuranların sayısının 27 bin 400’e ulaştığını açıkladı.

Bakanlık yetkilileri, 30 bin liralık bedel ücretinin iki taksit halinde ödenmesi nedeniyle bazı vatandaşların son tarih olan 15 Haziran’a kadar beklediklerini bu tarihte yapacakları ilk taksit ödemesinin ardından ikinci taksidi 15 Haziran’dan itibaren kazanacakları 6 aylık sürede ödemeyi hedeflediklerini bu nedenle de başvuru sayısının şimdilik geride kaldığını belirttiler. 30 yaşından gün almış olan 1982 doğumlular ile daha büyük yaşa sahip olanların yararlanabileceği bedelli askerlik kapsamında 460 bin kişi bulunuyor. Ancak bedelli askerlikten yararlanmak üzere 100 bin civarında başvuru bekleniyor.
Vatan


Kaynak : http://www.haber3.com/bedellide-son-durum--1338502h.htm#ixzz1wHymZxoy

16 Mart 2012 Cuma

Alaska

This Is a Film by Iggy Pop on Grooveshark

Bugün iş raporu almak için gelen üniversiteyi  yeni bitirmiş Mardinli bir gence 
"İlk defa mı çalışacaksınız?" diye sordum
"Hayır daha önce Alaska'da çalıştım" dedi
"Nasıl yani, Amerika'daki Alaska mı?" diye sordum
"Okul bitince work and travel olarak Amerika'ya gittim, 4  ay kaldım ama baktım şartlar zor geri döndüm" dedi
"Nasıl gidiliyor o şekilde?" diye sordum
"Burda bir acente ile anlaşıyorsun. Onun ücreti bilet ücreti derken 5000 liraya yakın para harcadım. Orada da bir balık fabrikasında çalıştım, somon temizledim" dedi




"Alaska nasıldı?" dedim
"Tabiatı çok güzel, bizim bildiğimiz gibi bir yer değil. 19 kişilik pırpır uçakla gittik. Ben havaalanının önünde bekliyordum, içerden görevli gelip ne yaptığımı sordu. Beni alacak kişiyi beklediğimi söyledim. Beni içeri soktu, orada öyle dışarda beklenmezmiş, vahşi hayvan saldırabilirmiş. Yaz ayları olduğundan hava çok soğuk değildi, ceketle gezebiliyorduk. Para harcayacak hibir şey yoktu, ufak bir köy gibi. Yeme içme yatak için günde 5 dolar ödüyorduk, ama yemeklerini yiyemiyorduk. Balıkları da çok yağlı ama pişirmesini bilmiyorlar haşlıyorlar. Biz mangal yaptık öğrettik. Yemekte çıkan pilavı alıp balıkla karıştırıp midye dolma gibi yiyorduk" dedi


Fotoğraflar  Alaska'da doğaya karışan  Christopher McCandless'a ve macerasını anlatan İnto the wild isimli filme ait



28 Şubat 2012 Salı

süt, yoğurt




Heads Of Sheeps by Robert Wyatt on Grooveshark 


Bugün  hapşuruk, burun akıntısı ve gözlerde kaşıntı yakınması ile başvuran bir hasta;
"Ben gıda mühenedisiyim, mandırada çalışıyorum. Sürekli soğuk ortamda üşüttüm herhalde" deyince kendisine UHT kutu sütlerdeki antibiyotik meselesini sordum.
"Doğru, UHT kutu sütlerde antibiyotik var. Mecburen oluyor çünkü çiftçi antibiyotiği bol bol kullanıyor, sütü almışsın. Antibiyotikli sütten yoğurt olmaz, peynir olmaz mecburen basıyorsun UHT kutu süte." dedi
"Ee, nasıl antibiyotiksiz süt içebiliriz?" diye sordum


"Pastörize süt için. Pastörize sütte antibiyotik bulunmaz. Antibiyotik Ph'ı düşürdüğünden süt dayanmıyor çabuk kesiliyor" dedi ve ekledi  "Süt ürünlerinde numara çoktur. En kötü süt peynir yapılır, sonra sırasıyla UHT kutu süt,  yoğurt ve en iyisi pastörize sütte kullanılır. Geçende bir arkadaşımla iddiaya girdik, piyasada satılan keçi sütlerinden bir markayı analiz ettik, içinde % 10 keçi sütü çıkmadı" dedi
"Nasıl tahmin ettiniz içinde keçi sütü olmadığını?" diye sordum
"E tadı farklı oluyor, ben arada içtiğimden biliyorum" dedi
"Foça yoğurdu  nasıl buluyorsunuz?" dedim
"Onlar kooperatif olduğundan  fazla kara ihtiyaçları yok. Kapasitemi arttırayım, büyüyeyim dertleri de yok. Hep aynı kalitede yapıyor; eskiden beri 70 ton üretiyor, bırakıyor. Dışardan süt almayınca kaliteyi korumak kolay" dedi


Kendisine allerjik rinit tanısı koyup yakınmalarının üşütmekten değil allerjiden kaynaklandığını söyleyince;
"Neye karşı allerjim var acaba?" diye sordu



"Henüz çiçek tozları çıkmadı ama son yıllarda yılın her mevsiminde allerji yakınması ile başvuran hasta sayısı katlanarak arttı. Okuduğum bir kitaba göre bunun GDO lu mısırdan elde edilen mısır şurubunun tüketiminin artmasına bağlı olabileceğini düşünüyorum. Zira piyasada satılan gazlı içeceklerden dondurmaya, çikolatadan baklavaya her üründe istisnasız kullanılıyor. " dedim, hazır şekerli gıdaları tüketmekten kaçınmasını ve bahsettiğim kitabı okumasını önerdim .