Günlük Burç Yorumları

ticaret etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ticaret etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Nisan 2011 Perşembe

pazarcılık









Bugün yeni açılacak bir pazar yerinden tezgah almak isteyen bir pazarcı sağlık raporu için başvurdu.

“Ne kadar ödeniyor bir tezgah için?” diye sordum

“9 bin lira istiyorlar. 650 tezgah olduğunu düşünürseniz binanın parasını bizden alıyorlar” dedi

“Bir şeyi merak ediyorum: Semt pazarlarında çok fiyat farkı oluyor. Domates birinde 1 liraysa diğerinde 1,5 lira. Bu fark tezgah ücretinden mi kaynaklanıyor, yoksa başka bir sebebi mi var?” dedim







“Tezgah ücreti üç aşağı beş yukarı aynı. Zengin semtlerde aynı mal pahalı satılıyor, tamamen şişirme bir fiyat. Bir de ertesi gün pazar kurulup kurulmayacağı da akşam fiyatların ucuzlayıp ucuzlamayacağını belirler. Mesela ben malımı Cumartesi satamazsam Pazar satarım. Ama Pazar günü bitiremezsem akşam fiyatını indirip bitirmeye çalışırım, çünkü Pazartesi günü pazar kurulmuyor, mal bozulur” dedi.





18 Ekim 2010 Pazartesi

bahşiş dilekçesi





Bugün ilaç yazdırmaya gelen bir hasta gemi sayahatinden döndüğünü söyleyince
"Nasıl memnun kaldınız mı?" diye sordum
"Çok memnun kaldık, ilk fırsatta yine gitmek istiyoruz. Geceleri hep yol yapıyor, sabah limana inip geziyorsun. Vize de gerekmiyor" dedi
"Vizesiz nasıl geziliyor?" diye sordum
"Gemide pasaportları alıp manyetik bir kart veriyorlar. Şehre onunla çıkıyorsun. Böylece geri dönmeyen olursa hemen anlaşılıyor. Bizim gruptan birisi gemiye dönüş saatini şaşırmış da büyük olay oldu, polisler falan geldi." dedi




"Söylenen ücretlerden başka bahşiş gibi gizli ücretler de oluyormuş, öyle mi?" dedim
"Kişi başı günlük 7 euro bahşiş var, ama biz yolunu öğrendik. Bir dilekçe yazıp şu kadar bahşiş vermek istiyorum diyorsun. Mesela biz kişi başı 10 euro vermek istediğimizi yazdık. Turun sonunda ekstreye baktık 10 euro düşmüşler. Dilekçe vermeseydik 8 günde 56 euro verecektik. Bu sayede 92 euro cebimizde kaldı. Hizmetleri güzeldi ama zorunlu bahşiş hoş birşey değil" dedi

26 Ağustos 2010 Perşembe

Ön cam çatlağı





Geçen hafta arabamın ön camındaki ufak bir çatlak sıcakların etkisiyle uzamaya başlayınca bugün gittiğim oto-camcısında tesadüfen eski bir hastamla karşılaştım. Kendisine:
"Sıvı camla çatlakları tamir ettiklerini söylüyorlar. Bu cam tamir edilebilir mi?" diye sordum



"Hayır bu çatlak yürüyüp gitmiş, buna hiçbir şey yapılamaz. Zaten o tamir ediyoruz dedikleri de sadece görüntü açısından düzeltme. Camın içine Japon yapıştırıcısı gibi bir malzeme doldurup zımparalıyorlar. Çatlak yerinde duruyor, sıcak soğuk değişikliği olduğunda yine uzar gider" dedi
"Peki çatlağı etrafını çizmenin bir faydası olur mu?" dedim
"Teorik olarak çizdiğimiz kenarın havını alabilsek, yani yuvarlatabilsek olur ama çatlağın içini zımparalamak mümkün olmadığından elmasla çizdiğimiz çizginin kenarlarında da ufak çıtlamalar oluyor. Bu sefer ısı farklarıyla, ya da süratli giderken ön camda olan hava basıncıyla çizdiğimiz çizgiden kaynaklanan çatlaklar oluyor" dedi


"Basınçlı kumla çizilse?" diye sordum.
"Olmaz, cama sadece ısıyla müdahele edilebiliyor. Siz bu camı değiştireceksiniz. Kaskonuz varsa hemen ücretsiz değiştiririz. O kadar ki bazen ufacık nokta gibi çıtlamalar yüzünden camını kaskodan değiştirtenler oluyor." dedi



"Kaskom yok. O zaman ikinci el çıkma cam bulunuyordur" dedim
"Hayır bulunmaz, zira bizim kaskodan parayı alabilmemiz için arabanın camı kırık halde, camsız ve yeni camla fotoğraflarını çekmemiz gerekiyor. Bu nedenle ufak tefek noktaların üzerine çekiçle vurup cama büyük taş çarpmış hale getiriyoruz. Bence lüzumsuz bir iş, arabanın orjinalliğini bozuyorlar" dedi



"Takılan cam orjinalinden farklı mı?" diye sordum
"Hayır bütün camlar aynı kalitededir. Hatta Türk camı en kalitelisidir. Üzerindeki marka değişiyor. Eskiden farkediyordu. Camı ısıtıp bombeliğini verdikten sonra hızlı soğutursanız kırılınca unufak olur, eskiden öyleydi. Şimdi yavaş soğutuluyor ayrıca iki kat camın arasında şeffaf bir vinyl tabakası var, bu da kırılan camın dağılmasını engelliyor. Sizin dıştaki cam kırılmış, içerdeki sağlam" dedi



"Ben ne yapayım şimdi?" diye sordum
"Bence hiçbirşey yapmayın, bu camlar sizi yolda bırakmaz. Eğer çatlak görüşü engelleyecek şekilde uzarsa o zaman değiştirirsiniz, çünkü öyle olursa aracınız muayeneden geçemiyor" dedi

10 Ağustos 2010 Salı

elektrik dağıtımı




Bugün ishal yakınması ile başvuran bir Tedaş görevlisine
" Nedir bu elektrik dağıtım ihalesi? Nereden kazanılıyor bu kadar para?" diye sordum
"Devlet Tedaş'ı bölgelere göre adlandırdı ve bu bölgeleri peyderpey satıyor. İzmir Manisa bölgesindeki şirketin adı Gediz Elektrik Dağıtım ama yine Tedaş'a at bir şirket. Bu şirket elektriği EİAŞ 'tan 13 kuruşa alıyor, masraflar kendine ait olmak üzere halka 26 kuruşa satıyor. Aradaki fark kendisine kalıyor. " dedi
" Peki bu kadar büyük paralar mı dönüyor bu işte?" diye sordum


" Şöyle söyleyeyim Gediz Elektriğin aylık cirosu da, yıllık bakım masrafı da 30 milyon lira. Devlet bu bakım ve yeni tesis masrafının bir kısmını ödemeyi taahhüt ediyor. Ayrıca kaçak elektrik ve tahsil edilemeyen fatura miktarları çok fazla. Devlet 'Kaçağı önle, kazancın yarısı direk senin olsun' diyor. İzmir'de kaçak elektrik oranı % 6 ama Diyarbakır'da %64 . Aslında bunu önlemek zor da değil, anlaşmalı avukatlarını gönderip ihtar edip abone yapacaksın." dedi
" Peki Tedaş niye yapmıyor o zaman? " diye sordum
" Devlet işletmesi, ne de olsa politikadan etkileniyor. Mesela seçim dönemlerinde tarımsal sulama elektriğini kesmeyin diye yazı gelir. Ayrıca belediyelerin hiçbiri elektrik parası ödemiyor. En küçük belediyenin bile korkunç miktarlarda elektrik borcu var. Şimdi özelleştirmeyi alan şirket bu paraları tahsil edecek" dedi
"O zaman belediyeler maaş ödeyemez duruma gelmez mi? " diye sordum
"Sonuçta parayı onlar ödemeyecek ki. Belediyeler ağlayacak, İller Bankası ödeyecek "
dedi




" Bu satıştan sonra elektrik fiyatları gerçekten artar mı? " diye sordum
" Fiyatı Elektrik Piyasası denetleme Kurulu belirliyor, onu ikna ederlerse artar. Şirketin kazancı sadece elektrikten değil, görünmeyen pek çok kalem var:
Örneğin inşaatların kendi şirketlerine yaptırılması, direklere reklam alınması, ya da ekstra ücretle özel bakım yapılması gibi kalemlerden de büyük gelir sağlanabilir." dedi
" Özel bakım nedir? " diye sordum



" Diyelim bir hastanenin elektrik sisteminde sorun var, acilen hallolmasını istiyor. Oraya hizmet verip bedelini tahsil ediyorsunuz. Yatırımlarla ilgili de bir 35 madde koyuldu. Buna göre mesela siz binanızı yaptınız, biran önce elektrik bağlatmak istiyorsunuz. Size diyor ki trafoyu sen yap ben elektrik faturandan düşeyim. Ancak bunu faturanın öyle küçük bir yüzdesinden düşüyor ki, yatırdığınız parayı geri almanız 30 yılı bulabilir, tabi ömrünüz yeterse... " dedi

İshali viral tabiatta göründüğünden bunun vücudun bir savunma mekanizması olduğunu anlattım, ilaç vermedim ve bol sıvı tüketmesini önerdim.

23 Haziran 2010 Çarşamba

her şey dahil 30 lira




Bugün ishal yakınması ile başvuran bir aileye
"Dışardan bir şey yediniz mi?" diye sordum

"Herşey dahil bir otelde tatile gittik, ondan sonra oldu. Beraber gittiğimiz arkadaşlarımızda da ishal varmış" dediler
"Ne kadardı otelin ücreti?" diye sordum

"Biz erken rezervasyon yaptığımızdan kişi başı 30 liraydı" dediler

"30 liraya konaklamanın yanında üç öğün de yemek mi verdiler?" diye sordum hayretle

"Üç öğünün dışında gün boyu ikramlar vardı. Kahvaltı bitiyor, gözleme başlıyor. Sabah 10'dan gece 11'e kadar her türlü yerli içki bedava. Otel denize sıfır, her gece eğlence, canlı müzik vardı " dediler


"İçkileri fazla tüketilmemesi için ılık, ya da plastik bardakla veriyorlar diye duydum, öyle miydi?" dedim

"Havuz başına plastik bardakla veriyorlardı ama barda oturursan normal cam bardaktaydı, içine buz da atıyorlardı" dediler


İshalerinin muhtemelen oteldeki gıdalardan kaynaklandığını, bunun vücudun içine giren virüs ve toksinlerden kurtulmak için gösterdiği bir tepki olduğunu, bol sıvı tüketmek dışında bir ilaç gerekmediğini, yakınmalarında düzelme olmazsa tekrar gelmelerini söyledim ve oteli durumdan haberdar etmelerinin iyi bir geri bildirim olacağını ekledim

14 Haziran 2010 Pazartesi

Türkmenistan





Bugün uzun süredir görünmeyen bir hasta kontrole gelince neden geciktiğini sordum
“Yurtdışında, Türkmenistan’daydım” dedi
“Nasıldı Türkmenistan?” diye sordum
“Vallahi ben iş için gittim, bir kamu binasını yaptık, pişman olduk. Kamu binasının parasını alabilmek için 6 ayrı daireden onay alman, o dairelerdeki her düzeydeki memura rüşvet vermen gerekiyor. Ancak bunları tamamladıktan sonra valinin onayına gidiyorsun. Vali ayrıca 10 bin dolar aldı. Ben bizzat verilirken yanındaydım, gayet normal bir şey gibi zarfı alıp cebine koydu. Bu düzen yüzünden pek çok Türk firması batmış zaten” dedi



“Ülke nasıl? Güzel mi? Gitmeye değer mi?” diye sordum
“Memurlar, yöneticiler orada yaşadığından Aşkaabatı imar etmişler, yeşillikler, parklar falan var ama başka şehirlere gidersen berbat! İnsanlar hayvan damı gibi yerlerde 20 yıl önce Sovyetler nasıl bırakmışsa hala öyle sefil yaşıyorlar. Şimdilerde tek tük kamu binası yapılıyor ama kerpiç evlerin arasında sırıtıyor. Ülke bildiğin çöl zaten” dedi
“Yeme içme nasıl, fiyatlar ucuz mu?” diye sordum


“Yemekleri çok yağlı, doğru düzgün lokanta da yok zaten. Bizim buradaki mahalle lokantası taşrada en lüks lokanta sayılıyor. Başkentte Yimpaş'ın yaptığı bir alışveriş merkezi var, herkes oraya gidiyor. Ulaşım çok ucuz. İç hat uçak bileti Türkmenlere 5 , yabancılara 15 dolar. Otobüsler yerli halka bedava, herkese yılda iki üç depo benzin bedava, elektrik bedava, doğalgaz bedava. Zengin ülke ama başka bir şey yok” dedi


Resimler Kazak, Türkmen ve Kırgız Banknotları

8 Haziran 2010 Salı

yorgunluk









Bugün müşteriden aldığı parayı alıp almadığını, üstünü verip vermediğini hatırlayamama yakınmasıyla bir bakkal başvurdu.

"Parayı aldım mı, ben size kaç para verdim diye sormaktan utanıyorum artık" dedi

"Kaç saat çalışıyorsunuz?" diye sordum

"Doktor Bey sabah 6:30 gibi dükkanı açıyorum, ekmek gazete geliyor, gece de 12- 1 iş kesilince kapatıyorum. Çalışmaya başlayalı 20 yıla yaklaşıyor, haftada 7 gün bu düzende çalışıyorum. Bazen hanım yerime bakıyor, eve gidip 1-2 saat uyuduğum oluyor, onun dışında ne bayram, ne yılbaşı..." dedi







"Yanınıza bir yardımcı alsanız, ya da Pazar'ları kapatsanız?" dedim

"Kimseye güvenemezsin ki, dükkanda bin çeşit mal var. Satar parayı cebine atar. Pazar günleri de açıyorum çünkü rekabet çok. Müşteri kapalı gördü mü karşıdaki dükkana gider oraya alışır" dedi







Kendisine böyle günde 18 saat ve hiç dinlenmeden çalışmaya hiçbir bünyenin dayanmayacağını, parayı kaçırmayayım derken sağlığından olacağını, en azından Pazar günü çalışmayıp vaktini ailesi ve çocuklarıyla geçirmesini önerdim, ve depresyonu da belirgin olduğundan Fluvoksamin tb 1x1 PO verdim.



29 Nisan 2010 Perşembe

izmir ticareti





Bugün İzmir'e Ambalaj Fuarı için İstanbul'dan gelmiş bir hasta soğuk algınlığı yakınmalarıyla başvurdu.
"Nasıl geçiyor Fuar?" diye sordum


"Sormayın bugün ilk gündü, doğru düzgün gelen olmadı, boş oturuyoruz. Yarın zaten Cuma, herkes sahile kaçacak, çok verimsiz bir fuar oldu. Kimi firmaların çalışanları masaların üzerine broşürlerini koyup, 'Kartınızı bırakıp broşür alabilirsiniz' diye yazı yazıp gittiler. Üç hol planlanmıştı ancak bir holü dolduracak kadar firma katıldı. İstanbul'da aynı fuar düzenleniyor, hem katılımda hem ziyaretçide izdiham oluyor
.

Ben de İzmir'liyim ama bu şehrin üzerine ölü toprağı serpilmiş. Herkeste bir miskinlik, bir atalet. İstabul'dan bir hafta ayrılıyorum, dönüşümde mutlaka birşeyler değişmiş oluyor. Bir yere köprü yapılıyor, bir duvarı boyuyorlar, bir tarafın çiçeğini değiştiriyorlar.



Buraya aylar sonra geliyorum, hiiç bir değişiklik yok!" dedi


Soğuk algınlığı için Parasetamol tablet 3x1 yazdım

Konak Meydanı fotoğrafları Çağlar Tükel'e ait

14 Nisan 2010 Çarşamba

izmir futbolu






Bugün allerjik rinit yakınmaları ile başvuran bir futbol teknik direktörüne
"Geçen hafta Alsancak stadında kavgalı bir maç mı oldu? Bisikletle geçerken yol boyu cam kırıkları gördüm" dedim
"Ha evet, Altay ile Bucaspor'un maçı vardı, sonrasında Altay'lılar taraftarları taşıyan belediye otobüslerini taşladılar. Ne yazık ki bu kültürü yerleştiremedik" dedi
"Altay mı yenildi?" diye sordum



"Maç berabere bitti, ama Altaylılar içlerine sindiremiyorlar. Kaç yıldır uğraşıp çıkmadıkları süper lige aşağılardan gelen Bucaspor bir senede çıktı" dedi
"Bucaspor birinci lige mi çıktı!"diye hayret ettim
"Bir iki puan daha alırlarsa çıkacaklar. İyi bir şey tabi, İzmir'in de birinci ligde bir takımı olacak" dedi



"Nasıl başardılar Göztepe'nin, Karşıyaka'nın, Altay'ın bunca yıldır yapamadığını?" diye sordum



"Yönetim göreve gelir gelmez altyapıya önem verdi. Kaynaklar'da 4 tane antreman sahası yaptılar. İzmir'de başka çim saha yok zaten. Altyapıdan gelen iyi oyuncuları var " dedi
"Göztepe'nin Gürsel Aksel Stadı çim değil mi?" dedim



"Orası suni çim. Futbolcular koşarken bile sakatlanıyorlar. Suni çimde halı saha maçı gibi antrenman mı olur. Göztepe yönetimi sanki olaya ticari yaklaşıyor gibi. 5 liraya forma ürettirip 60 liraya satıyorsun. Taraftar da ateşli, ikişer ikişer alıyor, güzel para!" dedi



Allerjisi için Flutikazon nasal sprey 2x2 yazdım , sabahları evden çıkmadan kullanmaya özen göstermesini söyledim.

10 Şubat 2010 Çarşamba

borsa





Bugün daha önce borsa konusunda sohbet ettiğimiz bir hasta soğuk algınlığı yakınması ile başvurdu.
"Nasıl gidiyor borsa? Gazetelerin yazdığına göre geçen sene iyi geçmiş" dedim
"Evet iyi geçti, yüzde yüz kazandık. Geçen yıl başındaki 100 binliram bu sene 200 bin oldu, ama bu hafta düştü 7 bin zararım var" dedi
"Böyle düşünce huzursuzluk yaşıyor musunuz?" diye sordum
"Biraz oluyor ama normal kabul etmek lazım, zaten kazandığım parayı kaybediyorum. Evi satıp girdim, satmasam hiç karım olmayacakktı" dedi
"Nasıl yani?" dedim



"Evin aylık kira getirisi 500 liraydı, yılda 6 bin lira getiriyordu, ayrıca vergisi vardı. Şimdi satıp borsaya girince temettülü (kar payı) kağıtlar aldım. 100 bin liralık kağıt zaten 10 bin liraya yakın temettü getiriyor, ayrıca bir de değeri artarsa o da yanına kar kalıyor. Kiraya vermek için ikinci ev almak hiç akıllıca değil" dedi
"Temettünün garantisi yok ama değil mi?" diye sordum
"Şirketlerin sözleşmelerinde yazar temettü dağıtacağım diye. Bunu dağıtacağım diyen yüzde doksan dağıtır. Bakın ben hasta olmayayım diye çok uğraşıyorum ama her sene bu vakitler üşütüp bir kez yanınıza geliyorum, bu da öyle:
Bolu Çimento, Ünye Çimento, bunlar 20 yıl önce de dağıtıyordu, bugün de dağıtıyor. Finansbank 20 yıl önce de dağıtmıyordu, bugün de dağıtmıyor" dedi
"Borsa'ya girmeyi tavsiye ediyor musunuz?" diye sordum



"Borsa'dan geçinmeye çalışan gençler var, bu yanlış. Borsa fazladan, kaybedildiği zaman tahribat yaratmayacak parası ve vakti olan insanlar için iyidir" dedi

3 Şubat 2010 Çarşamba

Atlas




İznim sırasında tanıştığım eski bir Atlas Dergisi muhabirine işi para yüzünden mi bıraktığını sordum
"Hayır Atlas'ın telif ücretleri en azından genç bir gazeteci için iyiydi. Yazı başına masrafların tamamıyla birlikte 1000 dolar veriyorlardı. Gelecek görmediğimden bıraktım" dedi
"Neden geleceği yok?" diye sordum



"Piyasanın reklam pastası belli. National Geographic çok bastırıyor. Zaten bunlar prestij dergileri, fazla basmak istemiyorlar. Atlas ilk çıktığında başka rakibi olmadığından pastanın tamamını -diyelim 250 bin dolar, kendi alıyordu. Dergiyi maliyetinin altında satmasına rağmen tiraj düşük olunca kar edebiliyordu. Tiraj artınca zarar da büyüyor. Benim bir yazım çok ses getirdi, aynı ay içinde 3 baskı yaptık.



Biz bu alanda ilk defa iki haneli baskı rakamlarını gördük diye sevinirken büyük tepki aldık. Dergi yayın hayatının en büyük zararını etti. O zaman bayide 5 liraya satılıyorsa şirkete 12 liraya mal oluyormuş" dedi

İkinci ve üçüncü fotoğraflar NG ve Atlas dergilerinin geçen yılki fotoğraf yarışmalarında Türkiye finalistlerinden. Son fotoğraf Erdem Yavaşça-Kekova

1 Ekim 2009 Perşembe

kumar




Bugün uykusuzluk yakınması ile başvuran erkek bir hastaya canını sıkan bir konu olup olmadığını sordum
"Biraz kredi borcum var, ondan olabilir mi acaba?" dedi
"Neden kredi çektiniz?" dedim
"Kredi kartı borçlarımı kapatmak için. İşin aslı Doktor Bey, ben kredi kartından para çekip bahis oynarken battım. Battıkça kurtarayım diye daha büyük para bastım.


En son Türkiye Belçika maçını Türkiye kazansaydı 1'e 8 alıp kurtulacaktım. Fatih Terim sayesinde berabere kalıp son 1000 lirayı da batırınca kredi çekip borcu kapattım" dedi
"Nasıl oynuyorsunuz bahis, İddia falan mı?" diye sordum
"Hayır internetten yurtdışındaki bazı sitelerden oynuyorum.


İ
llegal ama daha çok para kazanılıyor. Aslında akıllı oynasan çok rahat kazanırsın. Ben kazandığım paralarla araba aldım, iş kurdum, ama şunu gördüm: Ordan gelen paranın da hayrı olmuyor, hepsi çarçur oldu gitti" dedi


"Parayı nasıl yatırıyorsunuz,ödemeyi nasıl yapıyorlar?" diye sordum
"Sanal kredi kartı ile oynuyorum. Onlar ATM kartı gibi bir kart gönderiyorlar, maçlar oynandıktan 2 saat sonra parayı istediğin ATM'den çekebiliyorsun" dedi


"Parayı vermeme olasılıkları yok mu?" dedim
"500 000 lira kazansan belki üzerine yatarlar da 5000 lirayı ödüyorlar" dedi
"Hala oynuyor musunuz?" diye sordum
Utanarak,
"Evden çıkmadan 20 liralık oynadım" dedi
"Kumarda kaybedince aşkta kazanılıyor mu?" diye sordum



Acı acı gülerek,
"Kaybedince ikisinde de kaybediyorsun. Her şeyini kaybediyorsun" dedi

Uykusuzluğu yeni başladığından ve başka bulgusu olmadığından günlük fiziksel aktivitesini arttırmasını, düzenli spor yapmasını, geceleri kahve çay gibi içecekleri tüketmemesini, uykusu gelmeden yatağa girmemesini tavsiye ettim ve kontrole çağırdım.


29 Eylül 2009 Salı

soda-kola




Bugün başdönmesi yakınması ile başvuran bir gıda mühendisinin tansiyonunu düşük bulunca biraz tuzlu yemesini veya günde bir iki maden suyu içmesini söyledim.



"Çalıştığım işyerinde maden suyu üretiyoruz zaten. İçmeye çalışıyorum ama hele gazsız içince tadı pek kötü oluyor" dedi
"Maden suyu yeraltından doğal olarak gazlı çıkmıyor mu?" diye sordum
"Çok düşük bir gaz oranı var, esas şişelenirken içine karbondioksit basılıyor" dedi
"Soda ile maden suyunun ne farkı var?" diye sordum


"Maden suyu doğal yeraltı suyu, soda ise içine karbondioksit basılmış memba suyu. Gerçi yazın işlere yetişemediğimizde bizim de maden suyunu yarı yarıya sulandırıp şişelediğimiz oluyor. Hatta size bir şey söyleyeyim, bazı küçük su şirketleri de tüketim arttıp da kaynakları siparişe yetişemezse belediye suyunu şişeliyorlar" dedi


"Ben de geçen yaz aldığım bir şişe suyunun tadını kötü bulunca acaba sahte mi diye firmaya yazmıştım, yanıt vermemişlerdi." dedim
"Bu meşrubat işinde üçkağıt çok oluyor. Mesela çeşmeli kola makinelerinde 20 litrelik karton kutuya koyulmuş naylon torbada kola şurubu kullanılıyor. Ambalaj masrafı olmadığından çok ucuza geliyor ama onu bile sulandırırken ayarı ile oynayıp daha da ucuza getiriyorlar" dedi



"Sulandırıldığı belli olmuyor mu?" diye sordum
"Normalde % 11 şeker olması gerekirken 8-9 a kadar düşürüyorlar. Buzla falan kaynayıp gidiyor" dedi

29 Haziran 2009 Pazartesi

1 kuruş





Bugün adet görmeme yakınması ile başvuran bir hipermarket kasiyerine muayenesini bitirdikten sonra
"Sizin kasalarda 1 kuruş bulunmuyor mu?" diye sordum
"Bir torba duruyor ama kullanmıyoruz" dedi
"Neden kullanmıyorsunuz? Özellikle Avrupa ülkelerinde para üstü son kuruşuna kadar ödeniyor, ama Türkiye'de kuruş verildiğini hiç görmedim" dedim


"Halk istemiyor, taşımıyor da. Biz mesela 61, 62 kuruşluk bir mala 60 kuruş, 63 kuruşluk mala da 65 kuruş diyoruz" dedi
"Bu size verilen bir talimat mı, zira benim gördüğüm 61 kuruşa da 65 kuruş isteniyor?" dedim
"Hayır, kendi inisiyatifimizle öyle yapıyoruz. Az alınanla, fazla alınan birbirini götürüyor, genelde akşam kasa 5-10 kuruş farkla kapanıyor. Şahsen ben öyle bir kuruş için sorun çıkaran olursa 5 kuruş veriyorum" dedi
"Peki hep fazla alındığında kuruşlar birikip kayda değer bir yekün oluşturmaz mı?" diye sordum


"O zaman kasa fazla verir, kasiyerin savunması alınır. Ha, arada günahı boynuna cebine atabilir, ama kameralar var, yine yakalanır" dedi

Bütün tahlilleri ve ultrasonografisi normal olduğundan kanamasının olmamasına üzülmemesini, çünkü adet sırasında gelen kanın halk arasında bilindiği gibi vücuttan atılması gereken kirli kan olmayıp damarlarında dolaşan normal kanı olduğunu, bu sayede daha az kan kaybedip kansızlık sorunu da çekmeyeceğini, adetlerinin muhtemelen evlendikten sonra düzeleceğini söyleyerek ilaç vermedim.
Konuyla ilgili güncel bir haber