Günlük Burç Yorumları

9 Ağustos 2009 Pazar

maddi hasarlı trafik kazası tespit tutanağı



Geçen hafta karıştığım ufak bir trafik kazasıyla trafik kaza tutanağı tutmanın inceliklerini öğrendim.
Başıma gelen kazaya üç araba karışmıştı, fakat tutanakta doldurulacak sadece iki arabalık alan vardı, hiçbirimizin kaskosu yoktu.
Ne yapacağımızı öğrenmek için şöförlerden biri sigortacı anlayan bir arkadaşını aradı, sordu: 'İkiden fazla araba karıştıysa trafik polisini ya da jandarmayı çağırmanız gerekirmiş' dedi. Çağırdık, ama uzun süre gelen giden olmadı.


Bu arada söylenenler pek aklıma yatmadığından ben de sigortacımı aradım.
Eğer taraflar kazanın nasıl oluştuğu konusunda aynı fikirdelerse, trafik polisine ve alkol muayenesine gerek olmadığı, ikinci bir tutanağa 3. aracın bilgilerinin yazılmasının ve olay yerinin fotoğrafının çekilmesinin yeterli olduğunu, tutanağın fotokopilerinde ıslak imza olmasının çok önemli olduğunu söyledi. Söylediklerini yaptık, hikayeyi yazıp altnı hep birlikte imzaladık, birbirimizin ruhsat, ehliyet ve sigorta fotokopilerini aldık.



Gerçekten de sigortada sorun çıkmadı, hasarımız karşılanacakmış. Seviste öğrendiğime göre de eğer olaya karışan ve hasar gören arabalardan birisi sigortaya başvurmazsa dosya kapanamadığından ödeme yapılamıyormuş
(Trafik sigortasından yararlandığımız arabanın başvurması, kusurlu o olduğu için şart değilmiş)


İlk fotograf, daha önce konuyla ilgili eğlenceli bir yazı kaleme alan Duygu Özpolat'tan


6 Ağustos 2009 Perşembe

AB




Bugün soğuk algınlığı yakınması ile başvuran, Almanya'dan gelmiş bir işçiye
"Hangi yolla geldiniz?" diye sırdum
"Kara yolu ile Kapıkule'den geldik. Bu sefer çok rahat oldu. Avrupa Birliğine girmek Bulgaristan'a çok yaramış.

Geçen yıl kapıdaki gümrükçü "Komşu bahşiş" dedi, vermedim.
Gümrükçü "Komşu hızlı olsun, koy pasaportun arasına birşeyler" dedi.
Vermem deyince bagajları gösterip silah dedi, esrar dedi. Buyur ara dedim, elini salladı bıraktı geçtim, ama çok eziyet oluyordu.



Bu sene herkes işini yaptı, tek rüşvet isteği olmadı.

Zaten kapıda her yere kocaman Türkçe ilanlar asmışlar: 'Eğer sizden birşey isteyen olursa bu numarayı arayın' diye" dedi.

Soğuk algınlığı için Parasetamol tablet 3x1 yazdım.

3 Ağustos 2009 Pazartesi

Автомат Калашникова образца 1947 года*







Bugün ilaç yazdırmaya gelen bir hastanın karnesindeki askeri kıyafetli fotoğrafını görünce
"Askeriyede sınıfınız neydi?" diye sordum
"Ben ordonatçıydım. Hafif silah teknisyeniyim" dedi
"Nedir hafif silah?" dedim
"İşte tüfek, tabanca, roketatatr, bunların bakımı tamiri gibi işler" dedi
"Bizim orduda hala G3 piyade tüfeği mi kullanılıyor? Onlar ne kadar çok tutukluk yapıyordu, yerli üretim miydi?" diye sordum

"Yerli üretimdi ama patentini Almanlar'dan aldık. Şimdi Kalaşnikof AK-47 kullanılıyor, en azından benim çalıştığım Güneydoğu bölgesinde öyle" dedi




"Ne üstünlüğü var Kalaşnikofun G3 e?" dedim

"Her hava koşulunda ateş ediyor, yağmurdan çamurdan etkilenmiyor, taşıması kolay, bakımı kolay, daha seri atıyor, tutukluk yapmıyor" dedi





"Bildiğim kadarıyla Çin malı kalaşnikoflar da var, değil mi?" dedim

"Evet, pek çok ülke üretim yapıyor. Hatta bunun yüzüden büyük bir sorun yaşadık. Ben Rusya'ya kalaşnikof almaya giden heyetteydim. Rus malı silahları aldık, getirdik, bir gariplik var. Silahları ambalajından çıkartıyoruz, 5-6 kez ateş edince halkalanma başlıyor"

"Halkalanma nedir?" diye araya girdim

"Namlunun çinde halkavi çizgiler oluşması. Normalde namluya bakarsın, içi pırıl pırıldır.






Bu çizgilenme merminin hızını keser, yönünü şaşırtır, hatta mermi takla atarak gider. Namlular söküldü analiz edildi, içindeki çelik oranı çok düşük çıktı. Meğer Ruslar silahlara Çin malı namlu takmışlar" dedi

"Sonra ne oldu?" diye sordum

"Sanıyorum 40 bin kadar tüfek vardı.Hepsi 2-3 kargo uçağıyla geri gönderildi, sorumlular hakkında da soruşturma açıldı. Heyete makine mühendisi alınmamasından kaynaklandığı söylendi" dedi



İkinci fotografta tasarımcı Michael Kalaşnikov



* Otomatik Kalaşnikof tüfeği 1947 Model S






30 Temmuz 2009 Perşembe

IQ





Bugün kreşte çalışmak için rapor almaya gelen bir psikoloğa

"Kreşte ne iş yapıyorsunuz?" diye sordum
"Çocukların düzeylerini ölçüyoruz, zeki olanları ayırıp ona göre farklı davranıyoruz" dedi


"Kaç yaşından itibaren ölçülebiliyor çocuğun zekası?" diye sordum
"3-3.5 yaşından itibaren ölçebiliyoruz. Bunun için çocukların ilgisini çekecek şekilde görsellerle hazırlanmış Raven ve Tony diye iki test var. Test giderek zorlaşıyor, üç kez başarısız oluncaya kadar tekrarlanıyor. Eğer çocuk sıkılıp dikkati dağılmışsa 4. kez de uygulayabiliyoruz. Sonuçta IQ su 110'un üzerinde ise üstün zekalı diyoruz" dedi


"IQ yaşla artar, ya da azalır mı? Ben 25 yıl arayla iki kez ölçtüm, 15 puan yükselmiş. Bu mümkün mü?" dedim
"Evet IQ artabildiği gibi yeterli uyaran yoksa, aile ilgisizse azalabilir de. Zeka bir kısmı dolu bir bardak gibidir, tam doldurmadan ne kadar dolacağını bilemezsiniz" dedi

İlk resim dünyadaki ortalama IQ'nun bölgelere göre dağılımı.
(Araştırmayı yapanlar Kuzey yarımkürede soğukla mücadele ve doğal seleksiyon sonucu daha kaliteli bir popülasyonun ortaya çıktığını iddia ediyorlar.)
İkinci resim 2 yaşında IQ'su 160 ölçülen
Karina Oakley

23 Temmuz 2009 Perşembe

kıbrıs gazisi




Bugün sinirle içeri giren emekli bir assubay
"Doktor Bey Sosyal güvenlik Kurumunun yerini biliyor musunuz?" diye sordu
"Hayırdır, ne oldu?" dedim

"Ben gaziyim. yayınlanan genelgelere göre özel hastanelerin bizden hiç katkı payı almaması gerekiyor ama istiyorlar. Onları şikayet edeceğim" dedi
"Nerde gazi oldunuz?" diye sordum
"Kıbrıs Savaşı'nda. Ben gönüllü gittim, Rum bölgesinde, Rumların terk ettiği yaralı 4 hücumbotu tamir edip deliklerini köpükle kapatıp, yedekte Türkiye'ye getirdik. Şimdi Deniz Müzelerinde savaş ganimeti olarak sergileniyorlar" dedi
"Rum bölgesine nasıl girdiniz?" diye sordum
"Biz özel kuvvetlerle gittik, önce onlar ortamı temizledi. zaten rütbelerimizi falan söktük de gittik. Eskaza Rumlara yakalanırsan rütbelilere konuşturmak için çok işkence ediyorlardı, erleri ise eziyet etmeden öldürüyorlardı. Cengiz Topel'e neler yaptılar parça parça ettiler" dedi.
"Siz bayağı Amerikan filmlerindeki gibi kahramanca bir operasyon yapmışsınız yani" dedim
"Yaptık. O zaman itibarımız yüksekti. Ben itibarımızın düşeceğini biliyordum, ama bu kadar düşeceğini tahmin etmemiştim" dedi
"Neden elden götürüyorsunuz dilekçeyi, internet sitelerine şikayet etsenize" dedim
Gülerek "İnternetten anlamıyorum ki..." dedi



20 Temmuz 2009 Pazartesi

linux-pardus




Bugün obesite yakınması ile başvuran bir gence ne iş yaptığını sordum
"Bilgisayar yazılımında çalışıyorum. Pardus'u yazan ekipteydim" dedi
"Pardus nedir?" dedim


"Linux tabanında çalışan tamamen Türklerin ürettiği milli bir işletim sistemi. Özellikle güvenliğin önemli olduğu kurumlar bu sistemi kullanıyor. Windows'tan hiç bir eksiği olmadığı gibi daha güvenli ve bedava"
dedi

"Microsoft bizim bilgilerimizi çalıyor mu?" diye sordum
"Hayır çalmıyor ama istediği anda çalabilir. Gerçi çalsa da anında haberimiz olur. Dünyada binlerce hacker bu iş üzerinde çalışıyor, sistemi inceliyor, hatta Windows'u Linux'un içinde çalıştırıp, giren çıkan bütün datayı kontrol altında tutuyor, Windows Linux içinde çalıştığını anlayamıyor. Zaten öyle bir hırsızlık olsa Microsoft rezil olur. Eskiden ICQ vardı, bir güncellemelerinde herkesten çok ufak bir bilgi paketi aldılar, hemen yakalandılar, şimdi silindi gitti, esamisi okunmuyor" dedi

"Linux'ta her program kullanılabiliyoır mu? Mesela virüs yazılımları çalışıyor mu?" diye sordum
"Linux'ta hiç virüs olmaz ki, o Windows'un sorunu. Linux'u binlerce kurt hacker yazıyor o nedenle dış saldırılara karşı çok güvenlidir. Sadece Windows'ta çalıştırmak için yazılmış bazı programlar çalışmayabilir, onun dışında bir fark olmaz" dedi



"Linux'u her isteyen bedavaya indirip bilgisayarına kurabiliyor, sizin ne karınız oluyor, hiç para kazanabiliyor musunuz?" diye sordum
"Hem de çok iyi kazanıyoruz. Mesela benim eksikliğini görüp yazdığım, serverları birleştiren, hepsini aynı anda izlemeyi sağlayan küçük bir yazılım vardı. Yazdım oraya koydum. Bir süre sonra yurtdışından yabancı bir şirket bana ulaştı, aynı yazılımın kendilerine göre modifiye edilmiş bir versiyonunu sipariş etti. Yazan ben olduğum için benim uyarlamam çok basit, en fazla iki günlük iş, ama bedeli 20-30 bin dolar oluyor. Ayrıca sen güzel bir program yazıp oraya koymuşsan bu senin için en güzel referans oluyor. İşveren senin ne yapabildiğini bizzat görüyor, işe alıyor" dedi



Fazla kilolarından kurtulması için diyet listesinin yanı sıra bir egzersiz programı da verince gülerek;
"Zaten bilgisayar başında hareketsiz oturup, fast food yemekten bütün linuxçular, Linuxun simgesi olan penguene benziyorlar " dedi


7 Temmuz 2009 Salı

stadyumda hapislik





Bugün müzmin bronşit ilaçlarını yazdırmaya gelen 50 yaşlarındaki bir hasta
"Biliyor musunuz Doktor Bey ben bu hastalığı Alsancak Stadyumunda kaptım" dedi
"Kötü havada maça mı gittiniz?"diye sordum





"Hayır 3 hafta stadyumda hapsedildim. 1980 öncesi Tariş olayları sırasında ben de fabrikada üniversite öğrencilerini temsilen gözlemci olarak bulunuyordum. Jandarma olayları bastırdıktan sonra herkesi topladı, Alsancak stadyumuna doldurdu, çevresini de kordon altına aldı" dedi




"Kaç kişiydiniz ki?" diye sordum
"İlk başta 1100 kişiydik, peyderpey azaldı, 3 hafta sonunda ben çıkarken 300 kişi kadar kalmıştı" dedi
"Ne yaptınız stadyumda? Nasıl vakit geçirdiniz?" dedim
"Kıllı battaniyeler verdiler, kimisi sahada, kimisi koridorlarda yattık. Maltepe, çay yaptık, ne yapacağız" dedi




"Çay paralı mıydı?" diye sordum
"Evet kantinde paralıydı" dedi



"Maç yaptınız mı?" diye sordum
Şaşırdı; "Tam hatırlayamıyorum, ama yaptık galiba" dedi







Fotograflar 1983-84 yıllarında Türkiye'ye gelen Anton Hazewinkel'e ait